Bodrum’ dan İstanbul’a uzanan üç Sanatçı üç Sergi…

1911 Kez Okundu





 İki yıl aradan sonra kocaman bir selam. Kaliteyi yaratmak ve üretmek daha çok emek istediği için bazen uzun bir süre beklemek gerekebiliyor. Biz de biraz bekledik ama buna değdi. En iyi olanı hak ettiğimize inanıyorum

Daha başlar başlamaz kendinden söz ediyor demeyesiniz diye belirtiyorum, bu sefer yazımın gündemini editörümüz belirledi.

28 şžubat’ta 6. kişisel sergimi İstanbul Atölye Örümcek’te açtım. Atölye Örümcek’in kurucusu aynı zamanda takı sanatçısı olan Gündem İlkorur, yaşamının geniş bir dilimini Bodrum’da geçirmiş bir sanatçı. Atölye Örümcek ismini Bodrum’dan biliriz hepimiz. İstanbul’un Nişantaşı’nda sanatsal kaliteye saygılı bir galeri ve ilişkilerin aile atmosferinde sürdüğü bir takı atölyesi. Aynı zamanda burada takı sanatçıları yetişiyor, edebiyat söyleşileri yapılıyor, kurslar veriliyor. Bizim buluşmamız ise tamamen bir tesadüftü. Daha sonra olaylar zincirleme tesadüflerle devam etti. Benim sergimden sonraki sergi Selin Damar’ın, ondan sonraki sergi Bettina Franckenberg’in idi. Üçümüz sözleşmiş gibi ardarda Bodrum’dan gelip sergi açtık. Gerçi Selin artık Bodrum’da yaşamıyor ama o da yaşamının bir dilimini Bodrum’da geçirdi. Bir yarısı da Bodrum’da kaldı.

 

Bettina Franckenberg artık bir tekstil sanatçısı. 1986 yılından beri bu konu üzerinde çalışıyor, sergiler açıyor. Bettina psikoterapist olarak yaşamını sürdürürken patchwork ile tanışıyor. Bunu bir meditasyon gibi gören sanatçı zaman içinde mesleğini değiştiriyor ve “tekstil kolajı” diye ifade ettiği teknikle anlatmaya başlıyor. Almanya, İsviçre, Letonya ve Türkiye’de sergiler açıyor. Onun malzemesi kumaşlar. Duygularını ve düşüncelerini kumaşların dokuları, kumaşların renkleriyle anlatıyor, dokumanın emeğini biçimlendiriyor, ifadelendiriyor. 1992’den beri sürekli Bodrum’da yaşayan sanatçının Sea Garden tatil köyünde atölyesi var. 17 Mayıs’ta da bu yılki daha büyük atölyesinin açılışını yapıyor. "Çok saygı duyduğum Alman ressam August Macke’nin bir dizesi vardır" diyor Bettina:

 

Bitkilere ve hayvanlara bakmak,

Sırlarını hissetmek demektir.

Gökgürültüsünün sesini duymak,

Sırrını hissetmek demektir

Biçimlerin dilini anlamak,

Sırra yaklaşmak demektir,

Yaşamak demektir.

 

Evet sanat bir yaşam biçimi , sırların dünyasında gezinen bitmeyecek bir sır-keşif gezisi.

 

Selin Damar Atölye Örümcek’te ilk kişisel sergisini açmış tomurcuk bir sanatçı. Parçalar isimli sergisinde bizlere dijital baskı tekniği ile kendi yaratısı olan grafikleri ve daha çok geometrik şekillerden oluşan takı tasarılarını sundu. Takı, yaşantımıza ilk çağlardan beri girmiş bir anlatım biçimi, heykel sanatının bir yüzü. Üzerimizde taşıdığımız heykelcikler de diyebiliriz, sanatçının tasarımındaki duygu ve ifadenin bizimle bizimle bütünleşmesi de diyebiliriz takıya. ‘Parçalar’ temasıyla ilgili şunları söylüyor Selin: “Gümüş ile derinin mükemmel bir uyumu olduğunu düşünüyorum. Özellikle de bilezik ve kolye tasarımlarımda bu ikiliyi bir arada kullanıyorum. Neredeyse tüm tasarımlarımın parçalardan oluşması ve bu parçaların bir arada sağladığı uyum, serginin temasını kendi kendine ortaya çıkarttı.” Çalışmalarının en büyük kaynağı müzik ve tasarımlarını bizlere müzikli bir ortamda sunuyor. Grafik sanatı oldukça yeni bir dal, resmin bir parçası. Kitap kapağı tasarımları ve afişlerle doğmuş, reklam sektörü ile bir hayli gelişip büyümüş, sokak sanatı ile beslenmiş yeni bir biçimlendirme sanatı. Selin, grafik tasarımlarını gene müzik eşliğinde dijital ortamda gerçekleştirmiş; geçmişten gelen bir sanat anlayışı ile günümüzün sanat anlayışını kendisi ile yoğurup. Birbirinden uzakmış gibi gözüken iki sanatsal gerçekleştirme biçimini araya kendisini koyarak başarı ile bir araya getiriyor.

 Onu izleyin…

 Gelelim bana, insanın kendini kelimelerle anlatması bir hayli zor geliyor insana, bu yüzden de resim yaparak anlatmayı seçtim ya. 1987 yılında M.S.Ü. Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü Dinçer Erimez atölyesini bitirdim. Resim bana yetmedi, 1987 ile 1996 yılları arasında sahne dekor kostüm tasarımı yaptım , sinemada çalıştım. Bu yıllar içinde resim yapmayı da sürdürdüm. Çeşitli yerlerde duvar resmi çalışmalarında bulundum. 1999 yılında resim çalışmalarımı profesyonel alana taşıdım. İstanbul, Bodrum, Ankara, Washington D.C.’de kişisel ve karma sergiler açtım. Atölyem halen Bodrum’da bulunmaktadır. Bundan sonraki belirlenmiş sergilerim 12 Eylül’de Atatürk Kültür Merkezi-İstanbul, 3 Ocak 2004’de Galeri Artist-İstanbul, sanırım Ağustos 15’te de araya bir İsviçre sıkıştıracağım.

Resim yapmak benim için dil, bir anlatım ve bir yaşam biçimi. Ailem de sanatçı olduğu için çocukluğumdan beri konuşmaktan çok çizerek ve boyayarak anlatmayı seçtim. Resimlerimde soyuttan figuratife geçişlerle özgün bir anlatım biçimi oluşturmaya çalıştım. Işıldayan renkleri seviyor, boyarken parlak renkleri seçiyorum. Eserlerimde izleyenlere ve eserlerimle birlikte yaşamayı seçenlere iyi ve olumlu duygular vermek benim yolum. Bütün gün çoğu insan ümitsiz cümlelerle gününü geçiriyor, sonunda da kendini olumsuzluğun içinde buluveriyor. Ben bütün gün söylenen bu ters mantraları değiştirmek, insanlara bu dünya yüzünde var olanın gözle görülmeyenini görülür, elle tutulmayanını hissedilir kılmaya çalışıyorum. İyi duygularımızın varlığı ile yaşayabileceğimizi anlatmaya çabalıyorum. Ve her zaman "bırakın ışık içeri girsin" diyorum

Hadi, bırakın sanat içeri girsin !

 

 

 

 

 


Konu Yazarı :

Yorumlarınızı Yazın

Your email address will not be published.

Sonraki Yazılar

Bambul Ya da Tırsıl .

Önceki Yazılar

Karabiber’lerin Bodrumu

En Son Yazılarımızdan Seçmeler

Bodrum’un Sarnıçları

Bodrum’un Sarnıçları Bu yazı Bodrumlife Dergisinin Sonbahar 2022 Sayısında yayınlanmıştır. Yazı: Mimar Sedef Nazan DEVELİ