Kim bu öncü ve savaşçı Karyalılar?

13659 Kez Okundu





Kim Bu Karyalılar?           Öncü ve savaşçıydılar..

 

Kalkana ilk defa kulp, miğfere sorguç ve püskül takan, kalkanı süsleyip boyayan ve dünyaya miras bırakanlar.
Kendine özgü yazıları bugün bile çözülememiş mağrur ve gizemli bir halk.

Deniz kıyısındaki güneş bahçesinde yaşayan, denizden gelen tunçtan adamlar…

Anadolu’nun en eski halklarından, yazısı bile henüz çözülememiş, hak ettiği ölçüde araştırılamamış, ancak antik dünyanın yedi harikasından biri olan Mozole’yi bugünlere miras bırakan Karya Uygarlığı’nın yaratıcılarından söz edeceğim bu yazıda. Kültür ve geleneklerini M.Ö 3000’lerden M.S. 300’lere kadar koruyabilen ender kavimlerden biri olup, pek çok alanda ilkleri gerçekleştirip, savaşçı ve denizci kimlikleriyle öne çıkan Karyalılardan.

 

 

 

Sümer kaynakları M.Ö. 3000’lerde Batı Anadolu’da yaşayan halkları “deniz kıyısında güneşin bahçesinde yaşayanlar” olarak tanımlarken, antik Mısır kaynakları da Egelilere “denizin yüreğinde yaşayan insanlar “ der. Bu tanıma hâlâ gizemli, hâlâ çözülmesi gereken pek çok sırrı taşıyan Karyalılar da girer ve Bodrum Yarımadası’nın bilinen en eski sakinlerinden biri olurlar. M.Ö. 3000’lerde Batı Anadolu göçleriyle Yunanistan’a maden kültürünü taşıyan kavimlerden biridirler. Karyalıların sert mizaçlarına uygun olarak, kaba bir dille de konuştuğu anlatılır antik kaynaklarda.

 

 

 

Onlara dair öğrendiklerimiz, çok az sayıda yapılan kazılar ve yüzey araştırmalarıyla gün ışığına çıkan yine az sayıdaki buluntulara ve özellikle Herodot başta olmak üzere Eskiçağ yazarlarının yazdıklarına dayanıyor.

 

 

 

Kendi ülke ve dillerine ne ad verdiklerini kesin olarak bilmiyorsak da Karya ülkesine Anadolu’nun en eski dillerinden biri olan Luvi dilinde Karuwa (doruklar ülkesi), Hitit ve Mısır metinlerinde Karkuşa, eski Pers metinlerinde Karka dendiğini biliyoruz. Xanthos’ta (Kınık) bulunan üç dilli yazıtta (antik Grekçe, Aramca ve Likçe ) Karia için “Krk” denilmektedir.

 

 

 

İzmirli Homeros, ünlü destanı İlyada’da “Yunanca’dan gayri kaba bir dille konuşanlar” diye tanımladığı Karyalıları, Lelegler ve Likyalılarla birlikte Anadolulu bir halk olarak anlatır. Troyalıların yanında kahramanca savaşıp, Kral Priamos’a destek verdiklerini dile getirir uzun uzun.

 

 

 

Lelegler her zaman Karyalılarla beraber anılırlar. Ancak bugüne dek Leleg diliyle yazılmış hiçbir yazı ele geçmemiştir. Ya yazı kullanmıyorlardı ya da Karyalıların diliyle yazıp konuşmaktaydılar. Bazı Yunanlı tarihçiler Lelegleri Karya kavminin bir kolu olarak kabul eder, Amasyalı coğrafyacı Strabon ise Lelegleri Karyalılardan farklı bir grup olarak algılar. Troya’dan göç ederek Halikarnas civarına yerleştiklerini ve yarımadada içlerinde Pedasa (Konacık), Mindos (Gümüşlük), Syangela (Etrim) ve Madnasa’nın (Gölköy yakını) da bulunduğu 8 kent kurduklarını, savaşçı bir kavim olduklarını belirtir eserinde.

 

 

 

Karyalılar coğrafyalarına uygun olarak hem anakarada, hem Adalar’da, hem de denizaşırı ülkelerde yaşamış, yapılı, savaşçı bir halktı. İyi asker, korkusuz denizci ve savaş yeteneği gelişmiş korsanlar olarak tanınırlardı. Tarihte bilinen ilk paralı askerlerdir. Antik Mısır kaynakları Mısır’a görev yapmak için gelen Karyalıları İonlarla birlikte “denizden gelen tunçtan adamlar” diye tarif eder.

 

 

 

Karyalıların paralı asker olarak çalışmaları, Yunan literatüründe “tehlikeye Karları sürmek (ölümü komşu evine salmak)” sözüyle dile getirilir. Helenleri “Lidyalılar fenadır, Mısırlılar daha fena, Karyalılar ise bunlardan da fenadır” diyecek kadar usandırmışlardır.

 

 

 

Antik Çağ’ın büyük tarih yazarı ve dokuz ciltlik “Historia” adlı eseriyle tarihin babası olarak ünlenen Halikarnaslı tarihçi Herodot, en çok bilinen Karyalılardandır. Karyalıların kalkana ilk defa kulp, miğfere sorguç ve püskül takan; kalkanı süsleyip boyamayı bu dünyaya miras bırakan bir kavim olduğunu yazar meşhur tarihinde.

 

 

 

Keşfettikleri ve kullandıkları ibikli miğferden ve belki de dövüş sanatındaki ustalıklarından dolayı Karyalılar Antik Çağ’da “horoz” takma adıyla da anılırdı. Strabon’a göre Karia kelimesinin kökü sorguçlu miğfer anlamına da gelen “Karka” kelimesinden gelir ve eski Pers kaynakları sorguçlu miğfer giyen Karyalılardan “horoz” olarak bahseder.

 

 

 

Karyalı I.Artemisia dünyanın ilk kadın amiralidir. Büyük Pers İmparatoru Kserkes’in yanında; sadece Halikarnas’ın değil, Kos, Nisiros ve Kalymnos adalarının da amirali, Anadolulu savaşçı bir kadın olarak M.Ö. 480’de Salamis Deniz Savaşı’na katılır ve Pers donanması yenilmesine rağmen, hiçbir kayıp vermeden, filosuyla Atina donanmasını yarıp geçen yegâne deniz komutanı olur. Öyle ki; “bugün erkekler kadın, kadınlarsa erkek gibi dövüştüler” dedirtir Kserkes’e coşkuyla.

 

 

 

Dünyanın antik çağdaki yedi sanat harikasından biri Mozole’ye adını veren ve dünya literatürüne, anıtsal mezar binası demek olan “mozole” kelimesini kazandıran Satrap Mausolos, bakın nasıl seslenir M.S.120 yılında doğmuş Yunanlı yazar Lukianos’un “Ölü Diyalogları” adlı eserindeki düşsel konuşmasında:

 

 

 

“Ben yakışıklı, boylu poslu ve savaş galibiydim. Ama hepsinden öte, üzerinde başka hiçbir ölünün sahip olmadığı türde en iyi kalite mermerden, en gerçekçi biçimde yontulmuş at ve insan heykelleriyle en güzel biçimde süslenmiş dev bir anıtım var Halikarnas’ta. Mağrur oluşum işte bu yüzdendir”.

 

 

 

Karyalı kraliçe II.Artemisia, bir kadın tiranın idaresinde kalmak istemeyen ve bu nedenle de kocası Mausolos’un ölümünü fırsat bilip, M.Ö.352’de Halikarnas’a denizden saldıran Rodosluları zekice pusuya düşürür. Karaya çıkanları kılıçtan geçirerek donanmalarını ele geçirir. Sonra onların donanmasını önüne katıp Rodos’a sefere gider. Kendi donanmalarını önde, Halikarnas donanmasını ise arkada gören ve savaşı kazandıklarını zanneden Rodoslulara ikinci bir yenilgi yaşatarak Rodos’u tekrar hakimiyetine geçirir. Geleneklere göre hemen yok edilmesi gereken mağlup askerlerin silahlarından da Rodos’ta bir anıt yapar. Rodoslular için utanç verici bu anıtın kaldırılmaması için etrafını duvarla çevirip yasak bölge ilan eder. Zekâsı ve savaşçı ruhuyla atası I. Artemisia’nın izinde olduğunu kanıtlar ve dünyanın ikinci kadın amirali olarak, ününü Karya sınırlarının da ötesine taşır.

 

 

 

Halikarnas’ta savaş tanrısı Mars’a adanmış bir tapınak ve antik kaynaklara konu bir kült heykeli vardır, halen kazılmayı ve gün ışığına çıkarılmayı bekleyen. “Mars Mabedi” olarak bilinen bu tapınağın M.S. 2.yüzyılda; Karya, Roma İmparatorluğu’na bağlı bir eyaletken yapıldığı sanılmaktadır.

 

 

 

Romalı yazar Plinius’a göre kayaları ve mermeri levhalar halinde kesme yöntemi ilk Karya’da bulunmuştur.

 

 

 

Bugün mavi yolculuklarda keyifle bindiğimiz tirandiller, guletler, yani Bodrum ve yöresinde çok gelişmiş olan geleneksel ahşap tekne yapımcılığı, aslında Karya gemi inşa tekniğinin bu günlere uzantısıdır. Zira Karyalılar antik çağda, tüm savaşçı karakterlerine karşın, herhangi bir devletin boyunduruğu altına girdiğinde, vergi yerine savaş gemisi ve savaşçı veren bir kavim olarak tanınırlardı.

 

 

 

M.Ö.5.yüzyılda yaşayan Karyandalı (Gündoğan) cesur denizci, kaptan Skylaks da öncü ve savaşçı Karyalılardandır. Akdeniz’i aşıp Hint Okyanusu’na kadar ulaşır, "Skylaks’ın Sınırları" olarak bilinen Akdeniz ve diğer denizler üzerine notları, dünyanın ilk navigasyon kitabıdır. Denizcilere yol göstermiştir yüzyıllar boyunca.

 

 

 

Bütün bu savaşçı ve öncü kimliklerine rağmen Strabon, Karyalılardan bahsederken “Frigya, Lidya ve komşularıyla iyi geçinen, barışsever bir kavimdir” der.

 

 

 

Güneybatı Anadolu’nun yerleşik ilk halklarından biri olan Karyalılar, Anadolu’nun küçük uygarlıklarından biridir. Ancak Karlar güçlü, dirençli, gözüpek ve hep bağımsız olmaya çalışan karekterleri ile bugünkü Anadolu insanının geçmişteki uzantısı gibidir.

 

 

 

Batı dünyasının gerek dil, gerek araştırma ve gerekse yayıncılık yönündeki üstünlükleri nedeniyle, Anadolu hep Helenlerin bir uzantısı olarak sunuldu bizlere. Oysa Anadolu, medeniyetlerin gelip geçtiği bir köprü olmaktan öte, medeniyetlerin doğduğu bir yer ve bir başlangıç noktası, uygarlıkların harmanlandığı bir odakdır. Uygarlıklar hiçbir zaman tek başına oluşmamıştır. Kültürler üst üste geldikçe gelişmiş, sonraki toplumların oluşmasında en büyük etken olmuştur.

 

 

 

Antik kaynakların vurguladığı gibi, Karya Uygarlığı da Anadolulu yerel bir toplum olarak tarihte yerini almış, Anadolu ve Helen uygarlıklarının gelişmesinde en önemli unsurlardan biri olmuştur. Hocalarımız Ord. Prof. Dr. Arif Müfid Mansel ile Ord. Prof. Dr. Ekrem Akurgal’ın , “eğer Hellenler o çağda pencerelerini Doğuya açmasalardı, zor ulaşırlardı bugün hayranlık duyulan medeniyetlerine” diyen sözleri hiç unutulmamalıdır. Bölge araştırılıp, kapsamlı kazılar yapıldıkça, yeni bulgular ortaya çıktıkça, hele hele Karya yazısı çözüldüğünde, Karyalıların değeri ve uygarlık tarihine olan katkıları daha da belirginleşecek ve Anadolu uygarlıkları hak ettiği noktaya birgün mutlaka ulaşacaktır.

 

 

 

 

 


Konu Yazarı :

Yorumlarınızı Yazın

Your email address will not be published.

Sonraki Yazılar

Caretta’ların kurtarıcısı Kaptan June’un Bodrumlulara Mesajı

Önceki Yazılar

Somnur ile Bodrum, resim ve sanat üzerine konuşmalar.

En Son Yazılarımızdan Seçmeler

Bodrum’un Sarnıçları

Bodrum’un Sarnıçları Bu yazı Bodrumlife Dergisinin Sonbahar 2022 Sayısında yayınlanmıştır. Yazı: Mimar Sedef Nazan DEVELİ