Bodrum’un Sarnıçları

1208 Kez Okundu
Bodrum’un Sarnıçları

Bu yazı Bodrumlife Dergisinin Sonbahar 2022
Sayısında yayınlanmıştır.

Yazı: Mimar Sedef Nazan DEVELİ

 

 

Seksenli yıllarda ben çocukken Türkkuyusu mahallesinde otururduk. Tarihi Türkkuyusu Camii’nin yanında bir çocuk parkı vardı ve bütün mahalle çocukları günlerimizi o parkta geçirirdik. Parkın hemen yanında, o zamanlar ne olduğunu bilmediğim, beyaz kubbeli bir yapı vardı. Kubbeli olduğu için onu caminin bir parçası sandığım zamanlar olmuştu çocuk aklımla. En keyifli oyunumuz o sarnıcın tepesine tırmanmaktı. Tabi koca kubbeye tırmanmak kolay değildi ve genelde tepesine çıkmayı başaramaz, geri aşağı kayardık.

Bizim için adeta çocuk parkındaki salıncak veya kaydırak gibi bir oyun elemanı haline gelmişti. Kubbenin etrafındaki ufak deliklerden içeri seslenir, sesimizin yankısını dinlerdik. Sanki sarnıç bizimdi, bize verilmişti, oyun arkadaşımızdı. O bizimle, biz de onunla mutluyduk. Seneler sonra mimarlık fakültesinden mezun olduğumda, profesyonel hayattaki ilk işim Bodrum’da iki su sarnıcının restorasyon projesini hazırlamak oldu. Hayatımda ilk kez içine girdiğim sarnıcın aslında ne kadar büyük olduğunu o zaman fark ettim. Henüz lazer metre yoktu ve sarnıcın ölçülerini alırken epey zorlanmıştım. Fakat bu zorluk, taştan kusursuz bir kubbe örmenin yanında hiç kalırdı.

 

 

Hiç tanımayanlar için sarnıcın ne olduğunu anlatayım.

Sarnıç, kelime anlamı olarak suyun toplandığı ve depolandığı yer demektir. Benim bahsettiğim kubbeli sarnıçların amacı yağmur suyunu toplayıp depolamaktır. Böylece içme suyu, kullanma suyu ve hayvanlara vermek için su elde edilmiş olur. Sarnıçlar dairesel plana sahip yapılardır. Çapları yaklaşık on metre civarında olur. Genellikle duvarları ve kubbesi doğal taş kullanılarak örülmüştür. Zira sarnıçlar, henüz betonarme yapıların yapılmaya başlanmadığı zamanlardan günümüze kalmış yapılardır.

O yıllarda Bodrum’un geleneksel evleri de doğal taşlar ile yapılıyordu.

Sarnıcın toprak yüzeyinden aşağıya doğru yaklaşık iki metre derinliği vardır. Burası suyun depolandığı alandır. Kapısından içeri girdikten sonra, sarnıcın zeminine inen taştan merdiven basamakları görülür. Toprak üzerinde ise, yaklaşık bir metre otuz santim yüksekliğe kadar dairesel plandaki taş duvarlar devam eder. Bu duvarın üzerinde de yine taştan örülen kubbe kısmı bulunur. Kubbenin taş duvar ile birleştiği yerde, daire boyunca bir su kanalı oyuğu yer alır. Kubbeye yağan yağmur suları aşağı süzülerek bu oluğa iner ve kubbe eteklerindeki ufak pencerelerden içeriye akar. Sarnıçlar sadece kubbesine yağan yağmur suyunu toplamaz. Aynı zamanda yağmur sırasında ve sonrasında toprak üzerinde akan suları da toplar.

Peki bu nasıl olur?

Sarnıçlar çoğunlukla eğimli ve suyun toprak üzerinde akabileceği yerlere yapılır. Giriş kapısı aşağı tarafta kalır. Girişin karşısına denk gelen ve daha yüksekte olan arka tarafın dışına, sarnıca bitişik olacak şekilde küçük bir havuzcuk yapılır. Bu havuzun olduğu yerden içeri, sarnıç duvarında bir pencere açılır. Böylece, yağmur sırasında toprak yüzeyinde yukarılardan aşağı akıp bu havuza gelen sular da, o pencereden içeriye akar. Sarnıç böylece arkasından gelen zemin suyunu da toplamış olur. Toplanan su, yaklaşık iki metre derinlikteki havuz bölümünde birikir.

Eski zamanlarda yapılan sarnıçların, biriktirdiği yağmur suyunu dışarıya sızdırmaması için uygulanan su izolasyon yöntemi ise ilginç. Ulaştığım bilgilere göre, sarnıcın duvarları örülürken kullanılan harca kireç ve zeytinyağı konurmuş. İç sıvası yapılırken de yine aynı şekilde sıva harcına kireç ve zeytinyağı eklenirmiş. Malzeme oranları ve tam yöntemi bugün bilinmemekle beraber, bu malzemeler kullanılarak örülen ve sıvanan sarnıçlar su sızdırmadan yıllar boyu suyu içinde tutarmış.

Bazı sarnıçlar eliptik veya dikdörtgen planda, çatıları ise kubbe dışında tonozlu veya kırma çatılı olabilir. Fakat bu tip sarnıçlar çok az görülmektedir. Sarnıçların kapıları genellikle biraz alçak olur. Çünkü toprak üzerinde kalanduvar yüksekliği azdır. Bu kapı boşluklarının iki yanı blok taşlarla yapılır ve üzerine kapı genişliğinde tek parça blok bir taş konur.

Bizim bugün söve olarak tabir ettiğimiz yapı elamanının ta kendisidir bu taş bloklar ve kapı boşluğunu oluştururlar. Kapının üzerindeki taş blokta çoğunlukla Arapça oyma yazılar göze çarpar. ‘’kitabe’’ olarak adlandırılan bu yazılarda sarnıcı yaptıranın adı ve yapım tarihi de bulunabilir.

Suyu toplamak ve depolamak, insanoğlunun ilk çağlardan beri verdiği yaşam mücadelelerinden biri. Çünkü su varsa hayat var, su yoksa hayat yok. Bodrum yöresi için de sarnıçların tarihine bakacak olursak, yazılı kayıt bulunmamakla beraber, kitabelerden alınan ve halk anlatımlarından edinilen bilgilere göre Kanuni Sultan Süleyman’ın Rodos adasını almak üzere güneye inip Muğla’dan geçeceği dönemde, yaz mevsimine denk gelecek olan seferde askerlerinin susuz kalmaması için sefer öncesinde yaptırılmaya başlandığı anlaşılıyor. Kış ve bahar mevsimlerinde yağan yağmurlardan su depolamak için yapılar yapma düşüncesi, yazın suyun buharlaşıp uçacağı sorunu ile karşılaşmış, bu soruna çözümü ise, yapıları dairesel yapıp üzerini kubbe ile kapatmak fikri ile Mimar Sinan’dan gelmiş.

Muğla ve çevre ilçelerindeki sarnıçların tarihlerine ve konumlarına bakılarak Kanuni Sultan Süleyman’ın sefer sırasında izlediği rota tahmin edilebiliyor. Fakat bu bilgilerin kesin bir kaynağı yok. Öte yandan Anadolu’da sarnıç mimarisi M.Ö. 14. yüzyıla ve Hititlere kadar uzanıyor. Ege bölgesinde ise Yunan adalarına kadar uzanan alanda yer alan sarnıçların mimarilerinin Bizans İmparatorluğuna mı yoksa Osmanlı İmparatorluğuna mı ait olduğu konusu da bir muamma.

Kişisel fikrime göre, bu bölgede yaşayan en eski taş duvar ustaları olan Lelegler kubbeli çatı örtüsü yapabiliyorlardı ve sanırım en eski su depolama yapıları da onlara ait olsa gerek. Şehir su şebekesinin olmadığı, suyun kuyulardan veya dağ pınarlarından inen çeşmelerden sağlandığı geçmiş yıllarda, doğal bir kaynak olan yağmur suyunu toplayıp depolayan su sarnıçları çok önemli yapılardı. Yazın kurak zamanlarında bahar yağmurlarıyla dolan sarnıçlardaki sular kullanılırdı. Dolayısıyla halk, bu yapılara gereken özen ve bakımı gösterirdi.

Yaz sonunda sarnıçların suyu iyice azaldığında dip temizliği yapılır, kanalda oluşan yosunlar ve pencere girişleri temizlenir, gerekiyorsa dış yüzey kireç ile badana yapılırdı. İçeride biriken suyun mikropsuz ve temiz olması için de suya sönmemiş kireç atılır, sarnıç ve su her zaman temiz tutulmaya çalışılırdı.

 

 

Sadece insanlar değil, hayvanlar da sarnıç suyundan istifade ederdi. Hemen her sarnıcın dışında, kendisine bitişik olacak şekilde ufak bir havuzcuğu bulunur.

Yerel adıyla yalak denen bu havuzlardan hem hayvan sürüleri hem de yaban hayvanları su içerdi. Bodrum yarımadasındaki hemen her köyde bir veya birkaç sarnıç görmek mümkündür.

Bazıları yol kenarlarına yapılmıştır. Böylelikle o yoldan geçen insanlar ve hayvan sürüleri sarnıçtan faydalanabilirler. Torba kavşağından Kızılağaç köyüne doğru giden yol üzerinde sağlı sollu sarnıçlar bulunmaktadır.

O yoldan geçtiğinizde, durup bir tanesine bakmanızı tavsiye ederim. Nadiren bazı köylerde hala kullanılan sarnıçlar bulunsa da, günümüzde sarnıçların çoğu suyla ilgili fonksiyonlarını kaybetmişlerdir.

Bazıları bir çocuk parkının kenarında, bazıları yeni yapılan evlerin arasında, bazıları bir kavşak yakınında kalmış, kimileri yerleşim merkezlerinde betonla çevrelenmiş, kimileri terkedilmiş köylerde ya da eski patika kenarlarında yıkılmaya yüz tutmuşlardır.

 

 

Bazılarına demir kapılar yaptırılıp kilit vurulmuştur. Bodrum’da yaşayan çoğu insan bu yapıların ne olduğunu bilmez, dışarıdan bakarak su ile ilişkilendiremez. Oysa Bodrum’daki su sarnıçları yıllar boyunca yüzlerce belki binlerce insana ve hayvanlarına su sağladılar.

Evlerde çeşmelerin olmadığı, suyun kovalarla taşındığı dönemlerde evlere ve bahçelere su kaynağı oldular. Bugün bu kadar değersiz, unutulmuş ve bilinmez olmaları beni üzmekle beraber, onları korumaya, yeniden işlev kazandırmaya yönelik az sayıda çalışma da bana umut veriyor.

 

 

Güzel bir örnek olarak, Yalıkavak merkezde bulunan, gerekli bakımları yapılıp su almaz hale getirilen ve sergi salonu olarak kullanılan sarnıçtan söz edebilirim.

Sarnıçlar hala su depolama amaçlı kullanılabileceği gibi, ki bu sular kamusal yeşil alanları sulamak için bile kullanılabilir, depo dışında da sergi alanı, atölye alanı, kütüphane gibi kamuya faydalı fonksiyonlara sahip olarak da kullanılabilir. Dileğim odur ki, şahıs veya kamu mülkü fark etmeksizin yarımadada bulunan bütün sarnıçlar gerekli bakımları yapılıp yeniden işlevlendirilsin. Elbette Bodrum halkının bu yapılar hakkında bilinçlenmesi çok önemli. Bu bilince tuz kadar da olsa bu sayfadan katkım olduysa ne mutlu bana.

 

Bir dahaki sefere bir sarnıç gördüğünüzde, bu yaşlı bilgelere bir selam vermeyi unutmayın derim…

 

Konu Yazarı :

Yorumlarınızı Yazın

Your email address will not be published.

Sonraki Yazılar

Bodrum’da Temmuz ve Ağustos’ta her Yerde Müzik Var

Önceki Yazılar

Halikarnas Balıkçısı’na Çardak Altı Kahvesi’nden Selamlar

En Son Yazılarımızdan Seçmeler