Iasos Hazinesi

3204 Kez Okundu





Evet! Burada, Bodrum’a sadece 58 kilometre mesafede bir hazine gizli. şžayet elinizi çabuk tutarsanız bu hazineden size düşecek payı, hem de dilediğiniz kadar fazlasıyla alabilirsiniz.

Tarihe mi meraklısınız? Bilmem ki, 5500 yıllık bir tarih sizin için yeterli olur mu? ‘Bu kadarı kâfi. şžimdilik idare eder. Daha eskilere gidecek gücü toplayınca biraz daha uzaklara gideriz’ diyebiliyorsanız hiç vakit kaybetmeyiniz. M.Ö. 4. yüzyıldan kalma tiyatrosu, iki sıralı surları arkaik dönemden; Roma dönemine kadar kurulmuş yapıları; Artemis ve İmparator Commodus’a adanmış stoa ve agorası; Mosoleum ve saat kulesi olarak bilinen iki katlı mezarı; hemen her tarafa serpilmiş taş mezarları; özellikle de ‘Balık Pazarı’ ile sizleri tarihin derinliklerine doğru alıp götürecek ve bütün bunları gezerken (hele yakıcı güneş altında) kan-ter içinde kalacak, ama gariptir en küçük bir yorgunluk hissetmeyeceksiniz.

 

 

 

Doğaya mı meraklısınız? Bir bakıma, elinizi uzatsanız tutacağınız kadar sizlere yakın olan bu cennet parçasını, bugüne dek gelip görmediğinize ve bu büyük hazzı tatmakta geç kaldığınıza yanacaksınız. Ulu Tanrı’nın özenip bezenip yarattığı ve sonra da, ‘kullarım yararlansınlar’ diyerek bizlere armağan etmiş olduğu tarihi kent İasos’un hemen kıyısında kurulmuş bulunan Kıyıkışlacık köyü ve çevresi (ara-sıra bazı münasebetsiz şeyleri görmemek için gözünüzü yummak zorunluluğunda kalsanız bile) sizi heyecanlandıracak ve mutluluğunuza mutluluk katacaktır.

 

 

 

Bodrum’dan Milas yönüne doğru giderken, Güllük ve Havaalanı kavşakları ile Koru Köyü geçip 41. kilometreden “İasos 17 Km.” levhasının gösterdiği yöne, yani sola saptınız mı biliniz ki doğru yoldasınız. Yalnız şunu unutmamalısınız ki; doğru yolda olmak demek, her zaman doğru dürüst bir yolda olmak demek değildir. Yol doğrudur ama maalesef doğru dürüst bir yol değildir. Sözü fazla dolaştırmanın bir anlamı yok sanırım, yolumuzun bu bölümü biraz bozuktur. “Biraz” diyorsak bu biraz da bizim nezaketimizdendir. Mamafih irili ufaklı çukurlar arasında slalom yaparak ilerlemenin de bir başka keyfi vardır. Bunu aklınızdan çıkartmayın lütfen. Ve hiçbir zaman unutmamalısınız ki; bu yol ne kadar bozuk olursa olsun ucu bir cennete ulaşmaktadır. Hepinizin bildiği gibi gerçek cennetin yolu da öyle pek doğru-düzgün değildir. Her ne kadar bu konu bizim uzmanlık alanımızın oldukça dışında olsa da; o cennete varabilmek için insanlar; ama Müslüman, ama Hıristiyan, ama Musevi oldukça çetrefilli ve akıl almaz engebelerle dolu bir yolu aşmayı, hem de ömür boyu, göze almaktadırlar, siz ne için yaşamda bilemediniz yirmi-yirmi beş dakika sonra ulaşabileceğiniz bir cennete varmak için bu kadarcık bir zahmeti göze almayasınız. Üstelik de bu bozuk yol kısa bir süre sonra sizi çam ormanları ile kucaklayacak ve kıvrıla kıvrıla çıkacağınız bir tepeyi aynı şekilde çam kokuları arasında, yine kıvrıla kıvrıla inecek ve sonra da sağınızı solunuzu bezeyen zeytin ağaçlarının arasından önce denize ulaşacak ve hemen sonra da İasos’a ve Kıyıkışlacık Köyü’ne varacaksınız.

 

 

 

Efsanesi ve Tarihi ile İasos

 

Anadolu’nun efsanesi boldur. Kimi birbirinden pek fazla ayrılık taşımasa da efsane efsanedir ve o efsane yöre halkı için kutsaldır. Bakalım İasos’un efsanesi bize neler söyleyecek?

 

 

 

“İasos’ta erkek çocukların, Gymnasium’da çalıştıktan sonra, denizde banyo yapıp ter atmaları bir gelenekmiş. Bu köyde yaşayan ‘Hermias’ isimli, içine kapanık bir çocuk, arkadaşları denize girip, yüzüp eğlenirlerken sahilde oturur yalnız başına onları izlermiş. Günlerden bir gün, kıyıya bir yunus balığı yanaşmış, Hermias’ın yalnızlığını fark edince onunla sohbete başlamış. Bir süre sonra çocukla Yunusun arkadaşlıkları ilerlemiş. Yunus bir gün çocuğu sırtına alıp, onu açıklara götürmüş, orada yüzmüşler, oynamışlar, birbirleriyle şakalaşmışlar, akşam olunca çocuğu yine sırtına alarak kıyıya getirmiş ve aldığı yere bırakmış. Bu arkadaşlık oldukça uzun bir zaman sürmüş. Fakat bir gün yine denize açıldıklarında, Yunusun sırtındaki yüzgeçler çocuğun bacaklarını kesmiş ve damara rastlayan bu kesikler dolayısıyla çocuk kan kaybından ölmüş. Yunus çocuğu alıp yine kıyıya getirmiş ve karaya bıraktıktan sonra kendisini de karaya vurup intihar etmiş. İasos halkı, çocuğa ve yunusa bir mezar yaptırmışlar ve üzerine de, Yunusa binmiş çocuğu tasvir eden bir taş dikmişler.

 

 

 

Bugün bile, bu eşsiz ve kendi halindeki balıkçı köyüne misafir gelenler koyda dalgaların sesini dinlerken, o yumuşacık dalgalar onlara Hermias ile Yunusun öyküsü fısıldarmış.”

 

 

 

Antik İasos, bugünkü adıyla Kıyıkışlacık; çok korunaklı nefis bir koyun çevresinde yer alan ve hala tarlası deniz, başakları balık olan; değirmenleri, evleri, kısaca taşı toprağı ile tarih kokan bir köydür… Uzun yıllardır tek geçim kaynakları olan denizin onlara sunmuş olduğu sonsuz bereket, Kıyıkışlacık köylülerine yaşam sevinci verir. Deniz kıyısından fazla uzaklaşmadan başlayan zeytinlikler ve sarı başakların salım salım sallandığı tarlalar ise, bu büyük mutluluğa yeni sevinçler katar.

 

 

 

Mitolojiye göre İasos, M.Ö. 3500 yıllarında Yunanistan’dan gelen Argos’lu kolonistler tarafından kurulmuş ve adını da kurucuların şefi olan İasos’tan almıştır. Kent bir süre sonra Perslerin istilasına uğramış ve M.Ö. 412 tarihinde de Poleponnessos donanması tarafından kuşatılmış ve sonra da yıkılmıştır. Bir süre sonra kent, Knidos’un yardımıyla yeniden kurulmuş ve Roma topraklarına katılmıştır. Önceleri bir ada kenti iken, Bizans egemenliğinde adayı karadan ayıran berzah doldurularak karaya bağlanmış, Menteşeoğulları egemenliği ile de Türk topraklarına katılmıştır. Antik çağda on beş bini aşkın nüfusu ile bilinen İasos; yukarıda da not etmiş olduğumuz gibi, tiyatrosu, surları, agorası, mosoleumu ve mezarları ile,, görülmeye değer ören yerleri arasında hemen yılın her mevsiminde yerli ve yabancı turistlerin uğrak yeridir.

 

 

 

Kıyıkışlacık insanı mütevazıdır, güler yüzlüdür, yardımseverdir, paylaşmayı bilir. Değişik medeniyetlerin gelip geçtiği antik İasos kentinin beş bin beş yüz yıllık tarihinden onlara kalan miras, bu büyük manevi değerin dışında onlar için belki maddi bir değer taşımaz ama; onlar bu olgunluklarına asırlardır bu mirasın hemen yanı başında yaşıyor olmaları dolayısıyla sahip olduklarının bilincindedirler. Sizlere verimsiz topraklarından yeterince ürün alamayan İasos halkının bir zamanlar tek geçim kaynağı olan balıkçılıkla ilgili bir küçük fıkra:

 

 

 

Bir zamanlar kenti ziyaret eden bir müzisyen tiyatroda resital verirken; Balık Pazarı’nın açılışını duyuran çan sesi çevrede yankılanınca, eli kulağında müzisyeni dinlemeye çalışan yaşlı bir dede hariç, herkes balık pazarının açılışına yetişmek üzere tiyatroyu terk etmiş. Olanlardan şaşkın düşen müzisyen bir hayli üzgün resitalini tamamladıktan sonra, konseri sonuna kadar dinleyen yaşlı adamın yanına gelmiş ve ona: “Beyefendi size, bana ve sanatıma karşı göstermiş olduğunuz saygı dolayısıyla büyük teşekkür borçluyum. Beni sonuna kadar dinlemek nezaketini gösterdiniz. Ne yazık ki; diğer dinleyiciler duydukları bir çan sesi üzerine konseri orta yerde bırakıp gittiler” demiş. Yaşlı adam “Ne diyorsunuz siz, çan mı çaldı yoksa?” “Evet! Neden?” İhtiyar adam müzisyenin sorusunu yanıtlayamayacak kadar aceleci davranarak “Kusura bakmayın, izninizle efendim” diyerek Balık Pazarı’na doğru koşmaya başlamış.

 

 

 

1960 yılından bu yana, Antik İasos kentinde İtalyan Arkeologlar tarafından kazı yapılmaktadır. Bu kazılarda 2000 yıllık seramiklere rastlanmış ve çıkarılan parçalar özenle temizlenmiş ve sergilenmektedir. Bilmem neden Kıyıkışlacıklılar bu kazı işinin pek de ciddi yürütülmekte olduğu kanısında değillerdir. Bakan olduğu yıllarda İasos’u ziyaret eden Kültür Bakanı Fikri Sağlar; bir ada kenti iken, yarımadaya dönüştürülmüş bulunan kentin, doldurulmuş bulunan berzahının temizlenip açılarak tekrar eski ve tarihi yerine oturtulabilmesi için bir proje hazırlanmakta olduğu müjdesini vermiş ise de, aradan geçen on yıla bakılınca, bu konuda herhangi bir çalışma yapılmış olmadığı gerçeğini kabul etmekten başka çare yoktur.

 

 

 

Köyümüze Hoş Geldiniz

 

 

 

Köyümüze girerken sizi sağ tarafınızda rengârenk çiçekleri ve yeşilin her tonunu taşıyan ağaç fideleriyle nefis bir çiçeklik karşılayacaktır. “İasos Fidancılık”. O güzel manzarayı doya doya seyredebilir ve çiçeklerin kokusunu da içinize çekebilirsiniz. Köye girerken şayet başarabilirseniz sol tarafınıza bakmamaya çalışınız. Orası maalesef güzel köyümüzün çöp toplama merkezidir. Yüz metre kadar sonra ise Kıyıkışlacık’ın o gizli ve gizemli koyu ve biraz sonra da o koyu süsleyen tekneleriyle yat limanı gözlerinizin önünde belirecektir.

 

 

 

Artık Kıyıkışlacık’tasınız. Yani İasos’ta. şžimdi ne yapacağınıza karar verecek olan sizsiniz. Önce saatinize bir bakınız. Vakit uygunsa ve tabii yukarıda söylediğimiz gibi tarihe ve arkeolojiye meraklı iseniz; sol tarafınız tarihi İasos şehrinin 5500 yıllık kalıntılarını barındıran yarımadadır. Hemen tırmanmaya başlayabilirsiniz. Uzaktan pek de büyük görünmeyen yarımada; surları, burçları, tiyatrosu ve yukarıda da bir nebze değinmiş olduğumuz çeşitli kalıntıları ile birkaç saatinizi alacak kadar büyük ve ilgi çekicidir.

 

 

 

Yemeye içmeye mi meraklısınız? Hiç endişe etmeyiniz. şžimdi tam yerindesiniz. Arabanızı İasos Restaurant (Ceyar’ın Yeri) ya da biraz daha ilerideki Dilek Restaurant’ın önünde park edebilirsiniz. Henüz acıkmış değilseniz koyun ucuna doğru bir yürüyüş yararlı olacaktır. Her iki restaurant da balık ve deniz mahsulleri ağırlıklı olmakla birlikte çeşitli mezeleriyle sizlere en iyi hizmeti sunmak üzere hazırlıklıdır. Bu restaurant’ların arasında sağ tarafta bulunan balıkçılardan; dilerseniz çiftlik balığı, dilerseniz deniz balığı alabilir ve lokantanızda bunları kendi gönlünüze göre hazırlatabilirsiniz. O gün denizden ne çıkmış ise ona rıza göstermek zorunluluğundasınız. Burada buzhane balığı bulunmaz.

 

 

 

Bu restaurant’ların hangisinde olursa olsun, kendinizi evinizde olduğu kadar rahat ve huzurlu hissedeceğinizden emin olmalısınız. Ve de, yiyeceğiniz her şeyin evinizde yedikleriniz kadar lezzetli ve özenle hazırlanmış olduğuna da inanmalısınız. Hele vakit akşam üstü ise ve dolunay da yaklaşmaktaysa, bir taraftan güneş çekilirken, İasos yarımadasının üzerinden ayın çıkışının yarattığı güzellik belki de hayatınızın en güzel görünümlerinden birini yaşatacaktır sizlere.

 

 

 

İasos’ta konaklayabileceğiniz hepsi birbirinden güzel, her şeyden önce çok temiz ve çok da ucuz pansiyonlar vardır. Bunlardan isimleri aklıma gelenleri alfabetik sıra ile yazmalıyım sizler için. Cengiz Pansiyon, İasos Pansiyon, Kaya Pansiyon, Rönesans Pansiyon, Yıldız Pansiyon, Zeytin Pansiyon ve Zürih Pansiyon. Dilerseniz bunlardan birinde geceleyebilirsiniz. Hatta bir hafta sonunu geçirebilir, isterseniz daha uzun süre de konaklayabilirsiniz. Bu pansiyonların birkaç tanesi köyün içinde, diğerleri ise koyun yamacı üzerindedir. Yamaç üzerinde yer alan pansiyonların manzarası inanılmayacak kadar güzeldir. Tarihi İasos şehrinin kalıntıları ile birlikte sağ tarafa doğru açılırsanız, Bodrum Havaalanı ve daha sağda da Güllük kasabası bütün güzelliği ile gözlerinizin önüne serilecektir. Pansiyonlar bölgesi mehtabın doğuşundan hemen hemen batışına kadar bu olağanüstü güzelliği kişiye yudum yudum tattıracak bir konumdadır. Doğal olarak sabahın erken saatlerinde kalkabilenler için de,

 

güneşin doğuşunu ve adım adım yükselişini izlemek bir başka zevktir. Sıcak mevsimlerde sabahları erken kalkanları bekleyen güzel bir sürpriz vardır. Köyün üzerinden küçük koya doğru yayılan bir sis perdesi… Tebahhur eden suyun yarattığı inanılmaz bir görünüm. Belki sadece on-on beş dakika sürer ama, hafızalarda saatlerce hatta günlerce yaşar o muhteşem görüntü.

 

 

 

Kıyıkışlacık hala bir balıkçı köyüdür. Küçüklü büyüklü yaklaşık on beş-yirmi civarında balıkçı teknesi her akşam tıkır tıkır çalışan motorlarıyla çevre koylara ağ atmaya gider. Kimi o çevrede geceler, kimi köye döner ve ertesi sabah o güzelim motor sesleri gözlerinizi tekrar koya çevirtir ve tekneler nazlı nazlı süzülerek gidip ağlarını toplar ve yine tıkır tıkır köye dönerler. Artık kısmetlerine ne çıkmışsa… Çevre koylarda çiftlik balığı üretimi ciddi bir iş dalıdır. Her ne kadar turizmciler, bu çiftlik balığı çalışmalarına, bir bakıma haklı olarak denizlerin kirlenmesine yol açtığı gerekçesiyle karşı iseler de; unutmamak gerekir ki, denizlerimiz eski verimliliğini çoktan kaybetmiştir. şžayet çiftlik balığı üretimi olmaz ise bir süre sonra, belki çocuklarımız değil ama, torunlarımız balık neslini ancak akvaryumlarda görebilecekler ve bir balığın tadının ne olduğunu da belki hiçbir zaman öğrenemeyeceklerdir. Çevredeki zeytinlikler de köyün ana gelir kaynaklarından birini teşkil eder. Geniş ölçüde denilemez ama yine de inek ve koyun besiciliği yapanlar da vardır.

 

 

 

Deniz sevdalısı iseniz, yani denize girmeden kendinizi huzur içinde hissedemeyenlerdenseniz; köyümüzde ve köyümüzden çıktıktan sonra Zeytinli Kuyu’ya kadar rastladığınız her koyda, daha köyün içindeki küçük koydan başlayarak hepsinde büyük bir rahatlıkla denize girebilir ve serinleyebilirsiniz. Ancak, en küçük bir lüks aramayarak. Bu asgari lüksü bulabileceğiniz yerler ise Kıyıkışlacık ile Zeytinli Kuyu arasında yer alan yaklaşık on beş-yirmi civarındaki sitenin tesislerinden yararlanmakla olabilir. Kıyıkışlacık’ta başlayan yol Zeytinli Kuyu’da sona erer. Sizi Kıyıkışlacık’a getiren yoldan pek de farklı olmayan bu yol üzerinde Küçükkarakuyu, Büyükkarakuyu, Gökliman koyları vardır. Bunlardan gönlünüz hangisini çekerse denize girmek üzere yararlanabilirsiniz. Yine de en geniş olan Zeytinlikuyu koyudur. Hiç değilse burada bir iki lokanta ve kahvehane vardır. Oturup bir soğuk bira içecek ve birkaç lokma bir şeyler yiyecek kadar…              


Konu Yazarı :

Yorumlarınızı Yazın

Your email address will not be published.

Sonraki Yazılar

Gani Müjde ile Söyleşi

Önceki Yazılar

Ayşegül tatilde…

En Son Yazılarımızdan Seçmeler

Bodrum’un Sarnıçları

Bodrum’un Sarnıçları Bu yazı Bodrumlife Dergisinin Sonbahar 2022 Sayısında yayınlanmıştır. Yazı: Mimar Sedef Nazan DEVELİ