Aşkın Kenti Stratonikea

2791 Kez Okundu

Ne olur “aşkı” yazar mısın demişti gözlerimin kuyusuna bakarak. En iyi arkadaşımdı, kimselerden bir şey istemeyen. Birden hayır diyememiş, belki, belki bir gün yazarım demiştim, inanmayarak.

Çok duyarlı, zekiydi. Anlamıştı geçiştirdiğimi, yazmalısın diye ısrar etti biraz sert; “Hep konuştuk aşklarımızı, aşk acılarımızı…  Sen dinledin, sen anladın beni. Sen sardın aşk yaralarımı yine de hep savundun bana aşkı “bulacaksın, bulunca da aşkını yaşamalısın” dedin. En güzel sen yazarsın aşkımı. Yazmalısın benim için, “aşk” için, âşıklar için!
Sonra bir gün Stratonikeia’dan söz edilince “Aşkın Kenti” dedi sessizce, kaçırdım gözlerimi onunkilerden, biliyordum isteklerini…
Bir gün aşkı yazacağımı o an ben de anlamıştım.

Bu bir aşk hikâyesi, her zor aşk gibi sacayağı. Bir güç karşısında iki sevgili.
2290 yıl önce yaşanan aşklar da, bu gün yaşanan aşklar da aslında aynı. Sahne aynı, oyuncular değişik görünseler de onlar da aynı.
Size önce 2290 yıl önce yaşanan aşkı anlatayım isterseniz;  Kral Seleukos eşi ölünce, dünya güzeli pardon, Karia güzeli genç Stratonike ile evlenmiş. Evlenmiş evlenmesine de, Stratonike ile kralın oğlu Antiochos bu evlilikten önce aşkı tatmışlar birbirlerinde. Sevgilisi ile babasının evlenmesi yataklara düşürmüş Antiochos’u, kimseler derman olamamış derdine, ta ki Mısırlı bir hekim gelene kadar.

O nasıl mı derman olmuş? çünkü aşkı tanıyormuş…

Stratonike,  Antiochos’un hasta odasına girdiğinde teşhis koymak için hekim olmak da gerekmiyormuş.
Hekimimiz aşk insanı olduğu kadar zekiymiş de. Demiş ki krala: “Senin oğlun benim karıma âşık!” derdi bu.
Kral dikleşmiş: “Karını oğlumdan esirgeyemezsin, ölüyor görüyorsun!” deyince, hekim krala gerçeği söylemiş. Kral da krallara yakışanı yapıp, bu büyük aşkın karşısından çekilmiş.

Antiochos önce üvey annesi sonra eşi olan aşkı Stratonike için mermerden bir kent kurmuş. Ve o kent aşkının adıyla anılmış tam 2290 yıldır: STRATONİKEİA-AŞKIN KENTİ!
Aşk için yakılan kentler duymuştum da, aşk için yapılan kentler duymak ne güzeldi. Aşk için, aşkla yapılan her şey gibi.

Karia kentlerinden olan Stratonikeia, Muğla’nın Yatağan ilçesi, Eskihisar köyü yakınında, Milas-Yatağan karayolu üzerinde.

Eskihisar köyü önceleri antik kent üzerine kurulmuş. Ancak Yatağan termik santralının olumsuz etkileri nedeniyle köy terkedilmiş, antik kentin bir kilometre yakınına yeniden kurulmuş.

Yatağan’dan her Bodrum’a dönüşümde Stratonikeia’nın kahverengi tabelasını görür, merak ederdim. Bir dahaki geçişimde mutlaka gezeceğim der, gezemezdim. Bir gün kahverengi tabelanın yanında “Bu da ne böyle!” dedirtecek türden devasa boyutlarda resimli bir tabela gördüm.
“Ölümüne Aşkın ve Gladyatörlerin Kenti Stratonikeia’ya Hoş Geldiniz” yazılıydı.

Bu davete de hayır denemezdi artık, zamanı çoktan gelmişti tanışmanın, hatta görmek farz olmuştu. Ben yeni
keşfetsem de kent 200-300 yıl önceleri Avrupa’da tanınıyordu. Tabeladaki resim de kenti betimleyen, orijinalleri bugün Avrupa’nın önemli müzelerinde olan yedi resimden birinin kopyasıydı.
Tabeladan sağa saptıktan sonra antik bir kent beklerken terkedilmiş bir köyle karşılaşınca çok şaşırdım.
Ulu çınarların gölgesindeki köy kahvesi, camisi, meyve bahçeleri içindeki taş evleriyle hayallerimi süsleyebilecek bir köydeydim.
Taşlı sokaklarında yürürken çocuklar gibi şendim, “ne güzel fotoğraf çalışılır, ne güzel köy” diye heyecanlandım.
Ama boştu köy, bomboş. Bir süre sonra boşluk geldi, sevincimin yerine oturdu, ben de çınar gölgeli köy kahvesine. Bir sade kahve içtim. Ağustos sıcağında bir sığınak gibiydi köy meydanı. Sonra başladım beni antik kente götüren Osmanlı sokaklarında yürümeğe…
Birden ayağımda şalvar, elimde bir sepetle yürümeğe başladım taş sokaklarında, yerlere dökülen incirlere basmaya kıyamadım, dalındakileri koparıp yemeye de, aşkın meyvesiydiler ne de olsa… Sonra hâlâ suyu akan köy çeşmesinde yüzümü yıkadım, yıkadım ama kendime gelemedim. Köy, terkedilmişliğine meydan okurcasına bereket içindeydi. Elinizi bir dala uzatsanız eğilip meyvesini verecek,  bir kapıya dokunsanız ardına kadar açılacak gibiydi. Sanki bir düğmeye bassam, basabilsem köy o an canlanıverecekti. Terk edilen köyleri gezmek acı verir, ağır gelir.
Stratonikeia’da ise daha farklı bir duydu içindeydim. Köyün boşluğunun perde arkasında, perdeyi sürekli kıpırdatan bir güç vardı sanki Statonikeia’yı hâlâ canlı tutan bir şey… Evet, bu oydu, bu aşktı.  Stronike ile Antiochos’un aşkıydı.

“AŞK”  kendisiyle birlikte bu kenti de sonsuza taşıyacaktı.

İlk tanışmamızdan sonra uğrar oldum kendilerine, uğramak değil de gider oldum.

Her mevsim başkalaşan güzelliğini yaşadım. Bugünlerde dökülen yaprak dekoru ile karşılıyor gelenleri. Benim gibi tabelasını görüp de öteleyenlerdenseniz, gitmenin tam vakti.

Doğru ya, günümüz aşk öyküsünü anlatmayı unuttum. Nasıl anlatılır, her aşk şahsına münhasırdır, anlatılmaz ki…
Aşk yaşanır, anlatılması için üstünden yıllar geçmesi gerektir.

Ben şimdilik “Aşk meşgul olmaktır” desem yetmez mi?

 

 

Konu Yazarı :

Yorumlarınızı Yazın

Your email address will not be published.

Sonraki Yazılar

Bahçe içinde, sevimli, tipik bir Bodrum Restaurant’ı Keyifli Restaurant

Önceki Yazılar

Bodrum’a hep birlikte kazandırdığımız Bodrum Deniz Müzesi ile çok mutluyuz…

En Son Yazılarımızdan Seçmeler

Bodrum’un Sarnıçları

Bodrum’un Sarnıçları Bu yazı Bodrumlife Dergisinin Sonbahar 2022 Sayısında yayınlanmıştır. Yazı: Mimar Sedef Nazan DEVELİ