Casa Hermanas: Hikayenizi Yeniden Yazın

1831 Kez Okundu

Yazı: İkbal Çiğdem Damar

Bodrum’un kendine has mahallesi Torba’da bu sene renkli mi renkli, canlı mı canlı cıvıl cıvıl bir yer açıldı; Casa Hermanas. Tam bir cazibe merkezi! Bodrum’un her beldesi kendine özgüdür gerçekten ama her yeni açılan mekânın bir cazibe merkezine dönüştüğünü görmek zordur. Düşünüyorum, daha kapısından içeri ilk adımımı atar atmaz bu mekânda beni etkileyen ne olmuştu? Önce renkler elbette, sonra mekânın bir sanat eseri gibi boyanmış duvarları ve insanı saran bir ambiyans; gidip ellerinizle tutmak isteyeceğiniz şallar, yastıklar, kadifeler…

 

Kapıdan girdikten sonra geçtiğim kemerler, tonozlar bana Elhamra Sarayı’nı çağrıştırıyor. Rahat, renkli ve sahilin hemen yanı başında olan bu ortam insanı havaya sokuyor. Neyin havasına sokuyor derseniz; kumların içindeki palmiye öbeğine bakarak söylüyorum, denizin ortasında bir adaya düşmüşüm ve yanımda olmasını istediğim her şey ve herkes varmış gibi bir hava. Ben bir yana, dünya bir yana deyip elimde püsküllü bir şal, kırmızı elbisemin fırfırlarını çevire çevire, ama yalın ayak dans etmek istiyorum o kumlarda, tek başıma.

Hayal bir yana gerçekten de o palmiye öbeğinin etrafındaki barda oturup bir şeyler yemek, içmek çok keyifli. Menüyü seveceksiniz. Menü de sevilir miymiş, demeyin; anlatayım. Bodrum’da veya başka bir yerde dışarıda yemek yiyeceğiniz zaman menü başlıkları bellidir; ara sıcaklar, ana yemekler, vesaire. Örneğin “ben sadece kavun ve peynir istiyorum” demeye sıkılırsınız. Çünkü oraya oturmuşsunuz, belki başkaları otursa ana yemek yiyecek, sizden fazla para harcayacak. Mekân sahibine ayıp etmek istemezsiniz, siparişinizi ona göre vermek istersiniz. Casa Hermanas’ta ise menü sizi böyle bir mahalle baskısından kurtaracak şekilde hazırlanmış. Örneğin “iki kişilik özel menüler” “Casa Hermanas Mexican” veya benzeri seçenekler var. Şimdi burada tüm ayrıntılarıyla menüyü yazacak değilim ama bilin ki Casa Hermanas’ın menüsü bildiğiniz menüler gibi değil, size seçmeniz için kolaylık sağlayan türde bir menü.

 

Etrafınızda başına rengârenk çiçekli taçlar takmış sarının, kırmızının, morun en canlısı elbiseler giymiş kızlar, kadınlar görürseniz şaşırmayın. Çünkü Casa Hermanas’ta kız kardeşlik ve kadın olmanın dönüştürücü gücü önemsenir ve bazı sembollerle altı çizilir. Casa Hermanas’ta kadının acıya, zorluklara dayanıklılığını; iyiliği ve güzelliği yaratmadaki yeteneğini, gücünü Frida temsil eder. Casa Hermanas’ta Frida ruhunu, o manevi gücü hisseder ve yaşarsınız.

 

Ben Ahu Büyükkuşoğlu Serter ve Mafalda Budib’in hikâyesini, Casa Hermanas’ı ziyaret ettikten ve tüm bu yukarıda anlattıklarımı yaşadıktan sonra okudum ve bu öyküden gerçekten çok etkilendim. Ayrıca “demek bu mekânda beni saran o sıcaklık, o duygu, bu hikâyede yaşanan deneyimin bu mekânın atmosferinde kalan yansımasıymış, buymuş” dedim kendi kendime. İnanıyorum ki siz de Casa Hermanas’ın sunduğu hizmetler kadar burada hissedeceğiniz kızkardeşlik duygusunu da seveceksiniz. O zaman kız kardeşliğe, Frida’ya ve içimizdeki dişi güce merhaba diyelim: Merhaba!

 


Matalda Budip, Ahu Büyükkuşoğlu Serter

Ahu Büyükkuşoğlu Serter’in Hikayesi

“2006 yılında Casa dell’Arte Bodrum’u açtık. Bu mekânı yaratırkenki amacımız; sanat koleksiyonumuzu ve sanat sevgimizi insanlarla paylaşacağımız, onlara kendilerini bir koleksiyonerin evinde misafir gibi hissettireceğimiz özel bir mekân yaratmaktı. Bu konsept o kadar başarılı oldu ki; amatör bir aile projesi gibi başlayan markamız, daha ilk açıldığı sene Avrupa’da ‘Avrupa’nın en iyi yeni butik oteli’ seçildi ve sonraki yıllarda krallar, kraliçeler, başkanlar ve ünlü sanatçılara ev sahipliği yaptı. Bu başarıdan aldığımız cesaretle otelin hemen yanındaki oteli de alarak, Casa dell’Arte Village olarak isimlendirdik ve bu kısımda, Casa dell’Arte’de sergilenen eserlerin olmasından dolayı kabul edemediğimiz çocuklu aileleri de misafir etmeye başladık.

Bu marka sayesinde yıllar boyu farklı ülke ve kültürde pek çok harika insanla tanıştım ve onlardan çok şey öğrendim. Otelcilik çok zor bir iş. Açıkçası sadece para kazanmak için yapılacak bir iş değil. “Bu işten en büyük kazancın ne oldu?” derseniz; “İnsan biriktirmek“ derim.

 

Casa dell’Arte’nin hikayesi buraya kadar, buradan sonra ise Casa Hermanas başlıyor…

Bundan tam 7 yıl önce, Meksikalı küratör ve sanatçı Mafalda Budib, tatil yapmak için eşiyle birlikte Casa dell’Arte Village Bodrum’a geldi. Otelin ambiyansından, sanatla iç içe yapısından ve duvarda gördüğü Frida Kahlo tablosundan çok etkilendiğini belirtti ve otelin sahibiyle tanışmak isteğini arkadaşlarıma iletti. Bu sırada; otelde daha önce ailesi bizimle konaklamış, Türkiye’ye ve otele aşık olmuş Avustralyalı bir ailenin kızı olan Sarah, müşteri ilişkileri bölümünde çalışmaktaydı. Sarah beni heyecanla aradı, otelde çok özel bir kadın olduğunu ve benim onu tanımam gerektiğini, içinde çok iyi arkadaş olacağımıza dair bir his olduğunu söyledi.

 

Ben sanırım o sırada Avrupa’da bir motor gezisindeydim, normalde de çok fazla yazıya çiziye meraklı, duygularını ön plana çıkaran bir insan değilimdir ancak, sevdiğim, akıllı insanların sözünü dinlemeyi öğreneli çok olmuştu. Mafalda’ya kısa bir mektup yazdım ve otel ile ilgili güzel sözleri için teşekkür ettim. Ve aramızda o günden itibaren yazışmalar başladı. 5 yıl boyunca birbirimizi hiç görmeden, birbirimize sanat, hayat, aile, dostluk, paylaşım içerikli yazılar gönderdik.

Mafalda, bana içinde Venedik bienalinde nereleri gezmem gerektiği ile ilgili harita, ipucu ve kitaplarla dolu el yapımı, özenle hazırlanmış kutular gönderdi. Ben de ona bu nezaketin ve zarafetin altında ezildiğimi, böyle jestler için yeterli incelikte olmadığımı ve zamanımın da olmadığını söyleyen yazılar yazardım. Öyle şeyler yapardı ki… Örneğin bir gün hamileyken kapı çaldı ve Positano’dan gelme İtalyan bir karı-koca şef, Mafalda’nın kendilerini bana özel bir yemek hazırlamak üzere gönderdiğini söyleyerek içeri girdi. Mafalda’dan, sevdiğin ve değer verdiğin kişiler için yapabileceklerinin sonunun olmadığını, zarafetin ve umursamanın bulaşıcı ve ne kadar mutlu edici olduğunu öğrendim. Mafalda, Lübnan’dan Meksika’ya göç etmiş bir ailenin kızıydı, ikimizin de bizleri çok seven ama bir o kadar da mükemmeliyetçi, güçlü babaları vardı. İkimiz de annelerimizi kaybettik erken yaşta, ama ne mutlu ki ikimizin de harika adamlarla güzel evlilikleri vardı. Benim o sırada 2 kızım vardı ve arkadaşlığımız 3. çocuğuma hamile kalmamla boyut değiştirdi. Mafalda çocuk sahibi olmayı çok istiyor ve tedavi görüyor ancak tedaviler bir türlü başarılı olmuyordu.

 

Hamile kaldığımı ona söylemekte önce tereddüt ettim, üzülebileceğini düşündüm. Her zaman olduğu gibi bu haberi de sevgiyle karşıladı. İnsan hamileyken gerçekten hisleri daha da derinleşiyor. Örneğin daha hamile kalmadan bir kızım daha olacağını biliyordum, hatta ismini bile 2 yıl öncesinden koymuştum; “Arya”. Yeni doğacak bebeğimin, Game of Thrones’taki cesaretli ve cabbar küçük Arya gibi olmasını istedim. Hamileyken bir gün rüyamda Mafalda’yı gördüm. Karnımdaki Arya’nın Mafalda’ya büyük bir kısmet getireceğini hissedip, ertesi gün hemen Mafalda’ya yazdım hissettiklerimi. Bizim dinimizde “godmother” kavramının olmadığını ama yine de kızımın ikinci annesi olmasını istediğimi, Arya’nın ona şans getireceğini rüyamda gördüğümü söyleyerek, bir kez daha tedavi görmesi için ısrar ettim.

Mafalda’nın Hikâyesi Kız kardeşlik, kutsal ateşini dünyaya açıyor…

Annem bana bahçemde düşen yaprakları değil, çiçek açan tomurcukları saymamı ve kız kardeşliğin gücünü onurlandırmamı öğretti. Ahu ile beni bugün bir araya getiren ve yedi yıl önce Bodrum Casa dell’Arte’de başlayan hikâyeyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Ayrıntılar aramızdaki bağı güçlendiren ruh kadar önemli değil. Meksikalı ressam Frida Kahlo’nun kişisel hikâyesi ve eserleri bize gösteriyor ki; ne olursa olsun, nasıl bir acı ve keder yaşanmışsa yaşansın, bir güzellik ve yaratılış eylemine dönüşebilir.

Eğer dünyaca bilinen bir tablo olan Las Dos Fridas’ın (The Two Fridas) özüne bakarsak tek ve uzun bir arterle kalpleri birbirine bağlanan, birbirini besleyen ve canlı tutan, var olma sürecinde birbirine ayna olan iki kadını keşfedebiliriz. Aynı şekilde, tıpkı Frida’nın başyapıtından esinlenen Meksikalı sanatçı Pedro Fonseka’nın Frida’nın eserlerindeki muhteşem canlılığı sergileyen Las Hermanas (Kız Kardeşler) tablosunda olduğu gibi; kardeşliğin gücünün anlaşılmasıyla bir hakikat ve dönüşüm aracı bulan, birbirine ayna olan bizi -Arya ve Farah yoluyla- tanımladığını düşünebiliriz. Onların yüreği, gerçek sevginin mekânı ve neşeyle, güzellikle ayakta kalmalarını sağlayan yaşam gücünün ifade edildiği kutsal ateştir.

 

Gördüğüm şey ise Mafalda’nın da bir kızı olacağı, kızlarımızı kardeş gibi büyüteceğimizdi. Hatta “Bir gün yine Casa dell’ Arte’de buluşup kardeşliğimizi kutlayacağız hep birlikte!” diye yazdım. Mafalda bir kez daha denemeye razı oldu ve bu defa hamile kaldı, Farah adında güzeller güzeli bir kızı oldu. Mafalda’nın kızı Farah ve benim kızım Arya, o gün dünyaya Meksikalı ve Türk kız kardeşler olarak ‘Merhaba!’ dediler. Mafalda ile ilk kez bundan 2 yıl önce yüz yüze görüştük, mesafeler önemli değildi… Biz tanıştığımız ilk günden beri birbirimizin kardeşi olduk ama bir araya geldikten sonra yaptığımız Meksika seyahatleri, sohbetlerimiz, hayallerimiz doruğa ulaştı. Birbirimize güç verdik, sevgi verdik, hayal verdik.

Bu yaz Casa dell’Arte Village’i yeniden yaratmaya karar verdik. Deneyim küratörü olan Mafalda ile birlikte Meksika’yı Türkiye’ye getirip, Türk kültürüyle evlendirerek, ortaya neşeli, insanın içini açan, ruhunu hoplatan bir şenlik alanı çıkardık. 7 yıl önce bir mektupla başlayan hayalimizi gerçekleştirdik.

Casa Hermanas, işte bu yaşanmış hikâyenin ruhunu taşıyor. Hermanas, İspanyolca “kız kardeşler” demek. Benim hayatımda her zaman harika kadınlar oldu; öncelikle annem, gözlüklü büyük anneannem, anneannem, Deren teyzem, kardeşim, kuzenlerim, Dido, Elo, çocukluk arkadaşım Esra, beni büyüten Nafiye teyzem, Gülsuş, sonra Casa dell Arte’de tanıştığım ve kardeşim haline gelen Avustralyalı Lesley, Sandra, İngiliz Kelly, Amerikalı Sandra, Mısırlı Sherin ve Suna, İtalyan Serena, kızları Elda ve Ceyda, komşum ve dostum Münteha, Birgül, Pınar, Selin, kızlarım Selin, Lara, Arya, çalıştığım tüm harika kadınlar… Hepsi kız kardeşim oldu, birlikte yola çıktık, birlikte yürüyoruz.

Hepimizin bu dünyada olduğu gibi, Casa Hermanas’ta da bir yeri var, bir sandalyesi var, artık aramızda olmayanların bile… Casa Hermanas, beni, ardeşim Gamze’yi, Arya ve Meksikalı kardeşi Farah’ı, büyük kızlarım Selin ve Lara’yı, oteli ziyaret eden, konaklayan bütün kız kardeşleri, kadın dostluğunu, sevginin mekândan ve zamandan bağımsızlığını temsil eder. Yaşasın dünya kardeşliği, Yaşasın hayat! Buradan sonra nereye mi gideceğiz? Kız kardeşlerimiz nereye derse oraya, kendimizi iyi hissettiğimiz yerlere!”

 

Sevgilerimle, Ahu Büyükkuoğlu Serter Fark Holding Yönetim Kurulu Başkanı Arya Kadın Yatırım Platformu Kurucusu 28 Frida’nın başyapıtından esinlenen Meksikalı sanatçı Pedro Fonseka’nın Frida’nın eserlerindeki muhteşem canlılığı sergileyen Las Hermanas (Kız Kardeşler) tablosunda olduğu gibi; kardeşliğin gücünün anlaşılmasıyla bir hakikat ve dönüşüm aracı bulan, birbirine ayna olan bizi -Sarah ve Farah yoluyla- tanımladığını düşünebiliriz. Onların yüreği, gerçek sevginin mekânı ve neşeyle, güzellikle ayakta kalmalarını sağlayan yaşam gücünün ifade edildiği kutsal ateştir.

 

Las Dos Fridas ve Las Hermanas tabloları sadece estetik düzeyde değil, aynı zamanda manevi bir şekilde yüzlerce duyguyu, düşünce ve anı, hatıra ve rüyayı birbirine bağlayan sembollerin ve seslerin bir özetidir. Bu tabloda dokunaklı bir hikâye kutlanmaktadır; bizim, zaman ve mekânın ötesinde, iç içe geçmiş iki kız kardeş ve sevgili kızlarımızın gerçek dostluk ve kardeşlik sevgisi Manifesto’muz…

Önünüzde bir sanatçıdan ziyade kaybı ve umudu, üzüntüyü ve neşeyi tecrübe eden bir kadın olarak konuştum. Güzel Türk kız kardeşim Ahu’yla kendimi yansıtarak Mafalda’yı yeniden keşfetme fırsatıydı bu. Frida Kahlo figürünün güçlü sanatı ve esnek yaşamıyla 7 yıl önce aramızda bir bağ oluşturmasının nedeni budur. Sanat zamansızdır ve ruhunuza dokunur. En önemli kökenimizi, annelerimizi ölüm ile kaybettiğimizde kayıp arteriyle birleştik; diğer yandan da annelik tarafından bize sunulan sonsuz sevinç arteri ile birleştik. Beslendiğimiz zamanlar artık sona erdi ve biz kendimiz yaşamın kökeni haline geldik; işte bu yüzden bahçelerimizi, düşen yapraklarla değil, çiçek açan tomurcuklarla sayıyoruz. İki kadın karşısındakinde kendini görüyor, bir arada güvende hissediyor ve kendini keşfediyor…

 

Umarım öykümüz, başka ruhlarla birbirimize ayna olmak, bir olmak ve birlik yaratmanın önemi hakkında düşüncelerimize odaklanmak için bir araç olarak hizmet edebilir; ve kız kardeşlerini bu hayatta bulman için sana ilham verir. Hepimiz el ele yaşamı, kadınlığı ve kız kardeşliği onurlandıralım, el ele verelim. Biz aşk olan kutsal bir ateşin besleyicileri ve tanıtıcılarıyız; hepimizi, açan tomurcuklar ve düşen yapraklar için bahçelerimizi korusun… Ben senim ve sen bensin. ” In Lakesh, (Maya dilinde “sen benim diğerimsin” diye çevrilebilecek selamlama sözü) Mafalda Budib Deneyimli Sanat Küratörü

 

Casa Hermanas hakkında…

Burası hikâyesi olan bir sanat oteli. Biri Türk diğeri Meksikalı iki arkadaşın Frida Kahlo’nun bir resmiyle başlayan dostlukları, kızlarının arkadaşlıktan öte kardeşliğine kadar uzanır. İspanyolcada “kız kardeşlerin evi” anlamına gelen Casa Hermanas otelinin küratörlüğünü Mafalda Budip yapmış. Birbirinden renkli 36 suiti var. Burası çocuk ve hayvan dostu bir yer. Çocuklarınız gün boyunca çeşitli oyun atölyelerinde hem eğlenir hem yaratıcılığını geliştirebilir. 7 kg’dan hafif köpeğiniz otele kabul edilir.

Casa Hermanas İnönü Cad. No: 66 Torba, Bodrum Rezervasyon: +90 537 596 2762 Restoran & Etkinlikler: +90 537 596 2783 www.casahermanas.com

together@casahermanas.com

 

Konu Yazarı :

Yorumlarınızı Yazın

Your email address will not be published.

Sonraki Yazılar

Bisiklet Tutkusu

Önceki Yazılar

Ağustos 2021 Sayımızda Birbirinden Güzel Okunacak Yazılar Sizi Bekliyor.

En Son Yazılarımızdan Seçmeler

Bodrum’un Sarnıçları

Bodrum’un Sarnıçları Bu yazı Bodrumlife Dergisinin Sonbahar 2022 Sayısında yayınlanmıştır. Yazı: Mimar Sedef Nazan DEVELİ