Arkeoloji bir aşktır. Sualtı arkeolojisi ise bu büyük aşkın çılgınlığı… Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi Müdürü Yaşar Yıldız’la Başbaşa

546 Kez Okundu





Değerli dost, Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi Müdürü Sualtı Arkeoloğu Yaşar Yıldız ile ne zamandır yapmayı düşündüğümüz söyleşiyi kısa bir süre önce gerçekleştirme şansını yakaladık.

Sualtı Arkeolojisi üstüne parlak bir kariyeri ve geçmişi bulunan Yaşar Yıldız; 2005 yılında müzenin çok değerli müdürü Oğuz Alpözen’in emekliye ayrılması üzerine, uzun yıllardır çalışmakta olduğu Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi Müdürlüğü’ne atanmış ve görevine başlamıştı.

Bu arada küçük bir parantez açarak; halen dünyanın sayılı müzelerinden biri olan Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi’nin kuruluşundan bu yana, sanırım otuz yıla yakın bir süre, bu müzenin müdürü olarak çalışmış ve büyük hem de çok büyük başarılara imza atmış bulunan ve halen Dereköy’de emeklilik günlerini de çalışmalarıyla değerlendirmekte olan Sayın Oğuz Alpözen’i sevgi ve saygı ile anmayı bir görev saydığımı not etmek isterim.

Değerli dost Yaşar Yıldız, yaptığı işler ve gerçekleştirmiş olduğu çalışmalarla bir bakıma efsaneleşmiş bulunan örnek müzeci Oğuz Alpözen’den devralmış olduğu görevi, şöyle böyle iki yıla yakın bir süredir aynı başarı çizgisi üstünde yürütürken yeni çalışmalarla hem kendi kariyerini geliştirmek hem de Bodrum Sualtı Müzesi’ni her bakımdan daha güçlü ve değerli bir müze olarak tüm dünyaya sunma çabası içinde.

Sizlere öncelikle Yaşar Yıldız’ın çok kısa da olsa geçmişinden söz etmek isterim: Yaşar Yıldız 1950 yılında Milas’da doğdu. 1970 yılında Muğla Turgutreis Lisesi’ni, 1975 yılında da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Eski Ön Asya Arkeolojisi Bölümü’nü bitirdi. İyi derecede İngilizce bilen Sayın Yıldız 1978 yılında Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi’ne arkeolog olarak atandı. 1979 yılında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı , İstanbul Çubuklu Dalgıç Okulu’nda balıkadam kursunu birincilikle bitirerek Sualtı Arkeoloğu unvanını elde etti ve görevine dönerek çalışmalarını sürdürdü.

Marmaris Serçe Limanı, Bodrum Yassıada Osmanlı Batığı, Antalya Kaş-Uluburun Batığı, Marmaris Bozburun Bizans Batığı, İzmir, Urla Tektaş Batığı, Bodrum Papuçburnu Batığı sualtı kazılarında Kültür Bakanlığı temsilcisi olarak görev yaptı. Ayrıca Akdeniz, Ege Denizi, Marmara ve Karadeniz’de yapılan sualtı batık gemi araştırmalarında da heyet üyesi ve bakanlık temsilcisi olarak çalıştı. Ülkemizin bütün büyük üniversitelerinde, Sahil Güvenlik, Jandarma ve Emniyet Kaçakçılık şžubelerinin düzenlemiş olduğu kurslarda da konuşmacı olarak bulundu ve bilimsel açıklamalar yaptı: Yaşar Yıldız ABD’de New York’ta, Fransa’da Rocheford’da, İngiltere’de Oxford ve Londra’da verdiği konferanslarla ülkemizi başarıyla temsil ediyor

1987 yılında ABD New York Metropolitan Müzesi’nde açılmış bulunan “Kanuni Sultan Süleyman Sergisi”nde Kültür Bakanlığı temsilcisi olarak görev aldı ve “Türkiye’de Sualtı Arkeolojisi’nin Dünü ve Bugünü” konulu konferansı sundu. Bu önemli sergi daha sonra İngiltere British Museum’a getirilerek İngilizlere de sunuldu. 1988 yılında Yaşar Yıldız Fransa’nın Rocheford kentinde düzenlenmiş bulunan “Sualtı Arkeoloji Müzelerinin Sergilenmesi” konulu toplantıda çok ilgi çeken bir bildiri ile konukları ağırladı.

1990-91 yılları arasında Kültür Bakanlığı tarafından bir yıl süreyle İngiltere’de Woodstock Müzesi’nde konservasyon ve restorasyon konusunda açılan bir kursa gönderildi. Bu dönem içinde gerek Woodstock Müzesi’nde gerek Oxford Üniversitesi’nde Londra’da müze olarak kullanılan H.M.S. Belfast isimli savaş gemisinde “Sualtı Arkeolojisi” konulu konferanslar verdi.

Sayın Yıldız tüm bu çalışmaların arasında 1984 yılından bu yana çeşitli dergilerde “Sualtı Araştırmaları”, “Sualtı Batık Gemi Araştırma ve Kazı Yöntemleri”, “Tunç Devri Batığı”, “Denizden Çıkan Heykelin Öyküsü”, “Carolyn Baktık Aradı”, “Mavi Arkeoloji” adlarını taşıyan çeşitli araştırma, incelemeler üstüne yazdığı ilgi çekici makalelerle yer aldı.

Sevgili Yıldız’ın hobileri de hep mesleğiyle ilgili sayılır. Scuba Dalış, Yüzme, Yelken ve Tenis. Eşiyle birlikte düzenli olarak spor yapan ve oğlu ile kızını da kendisi gibi yetiştiren Yıldız ailesinin her iki çocuğu da dalgıç. Kızı Spor Akademisi öğrencisi, 1978 doğumlu olan oğlu Mehmet Yıldız ise; “Adnan Menderes Üniversitesi Klasik Arkeoloji Bölümü” mezunu. Halen Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Protohistorya ve Önasya Arkeolojisi anabilim dalında yüksek lisans öğrencisi.

Özgeçmişinden de kolayca anlaşılabileceği gibi mesleğinde 30 yılını doldurmasına pek bir şey kalmayan Yaşar Yıldız sakin, sessiz, yumuşak huylu, dost canlısı, çok ince düşünceli, zarif ve hoş sohbet bir bilim adamı. Hem de çok zor bir dalda, kimi zaman yaşamını riske atması gerekebilen bir konuda hem hayatını renklendiren hem de sualtı arkeolojisine her zaman yeni bir şeyler katmaya hazır, kendisini görevine adamış ve inadına çalışkan bir insan…

Yaklaşık 3400 yıl önce gemisi sulara gömülen kaptanın büyük üzüntüsünün yıllar sonra bana büyük bir sevinç olarak dönmüş bulunması sualtı arkeolojisinin garip bir cilvesi..

Sayın Yıldız bu uzun yıllar içinde yapmış olduğu çalışmalarda kendisini en çok etkileyen olayı şöyle aktardı: “Kaş kasabasında bir mola sırasında yanımıza gelen bir sünger avcısı, denizin dibinde kulaklı bisküvilere benzeyen bir metal yığını gördüğünü söyledi. Ekim ayı sonlarına doğru süngerci ile birlikte daldık. Ve “Kaş Uluburun Batığı”na ulaştık. Dünyanın yüzer durumdaki en eski ticaret gemisi batığına yapılan ilk ziyareti gerçekleştiren grubun içinde bulunmak yaşamım boyunca asla unutamayacağım bir anıdır. Bu buluş kısa bir süre sonra, “Dünyadaki en önemli on bir arkeoloji buluşu” listesinde yer aldı. Bu batıkta çalışırken, ilk altın buluntu olan kolyeyi de ben buldum. Yaklaşık 3400 yıl önce gemisi sulara gömülen kaptanın büyük üzüntüsünün yıllar sonra bana büyük bir sevinç olarak dönmüş bulunması da sualtı arkeolojisinin garip bir cilvesi olarak değerlendirilebilinir.”

Oğuz Alpözen gibi başarılı bir müze müdürü ile çalışmış olmak benim için en büyük şans..

Söyleşimizde mesleğine bağlılığı ve bugüne dek yaptıklarıyla, ilerde yapmayı düşündükleri hakkında sorduğum soruya ise Sayan Yıldız şöyle yanıt verdi: “Lise öğrencisiyken denize ve tarihe olan tutkum beni arkeolojiye yöneltti. Çok kısa bir süre içinde kendim için en iyisini yapmış olduğumu anladım. Bu nedenle büyük bir zevkle eğitimimi sürdürdüm ve tamamladım. 1978 yılında Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi’ne tayinimin ve böylece Sayın Oğuz Alpözen ile çalışmanın benim için en büyük şans olduğunu söylemek isterim.

Sualtı arkeolojisi büyük özveri isteyen bir iştir. şžayet bu konuyu tutku denilebilecek kadar çok sevmiyor iseniz taşımanız bir hayli zor olacaktır. Arkeoloji bir büyük aşktır. Sualtı arkeolojisi ise bu büyük aşkın çılgınlığıdır. Seviyorsanız işiniz daha zevklidir ve sizi o oranda mutlu eder. Ben bu mutluluğu yaşadığım, hem de doya doya yaşadığım için kendimi her zaman ulu Tanrının şanslı kullarından saymışımdır.

Ülkemizin üç yanının denizlerle çevrili olması ve bu denizlerin, özellikle de Akdeniz ve Ege Denizi’nin ana ticaret yolları üzerinde bulunması; kıyılarımızı sualtı batıkları açısından zengin bir hazine haline getirmiş. Bizler; yani bu konuya gönül vermiş olanlar, işte bu büyük hazineyi işleyerek hem asırlar öncesi batarak deniz dibinde kalmış ticari gemileri ve bunlarla birlikte pek çok arkeolojik değeri gün yüzüne çıkarmaya çalışıyor ve böylece de tarihi zenginliklerimizi gözler önüne sermekten mutlu oluyoruz.

Dünyanın bilinen en eski batığı olan Gelidonya Burnu Batığı’nın sergilendiği Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi, yaşayan müze anlayışının doruk noktalarından biri, Tarihi Bodrum Kalesi’nde yer alan “Sualtı Arkeoloji Müzesi” sizlerin de bildiğiniz gibi tüm dünyanın en önemli müzelerinden biridir. Ve bu müze ülkemizin gururu bir tarih hazinesidir. Bu nedenle burada çalışmak ve bu müzeye değerini artıracak bir şeyler katmak bizlerin en büyük görevi ve aynı zamanda da en büyük mutluluğudur. Bugüne kadar yapılmış olanları koruyarak sergilemeye devam ederken; müzemizi yirmi birinci yüzyılın gereklerine göre geliştirmek; yerleri saptanmış bulunan sualtı zenginliklerini; üniversitelerimizle birlikte yeryüzüne çıkartarak gerekli işlemlerden sonra bilim dünyasına sunmak ve sürdürdüğümüz araştırmalarla da yeni batıklara ulaşarak onlar üzerinde çalışırken sualtı aşkını yaşatmak ve bir gün bu görevi bizlerden teslim alacak olan genç kuşağı hazırlayarak sürekliliği sağlamak için ekibimizle birlikte var gücümüzle çalışmaktayız.”

Sualtı ve Sualtı Arkeolojisi anlaşılıyor ki; bir başka dünya. O dünyanın tutkunlarına selam olsun. Ve bu selam, onlara yeni ufuklar açsın, onları yani batıklara yeni hazinelere ulaştırsın.Başta değerli dostum Yaşar Yıldız olmak üzere bu konuya gönül vermiş olanların hepsine en içten başarı dilekleriyle mutluluklar sunuyorum…

Bodrum Kalesi geçtiğimiz yıl, Saint Jean şžövalyeleri tarafından işkencehane olarak kullanılan 500 yıllık zindanının girişindeki ‘Inde Deus Abest’ yani ‘Tanrı’nın Bulunmadığı Yer’ yazısının orijinal olup olmadığı hakkındaki spekülasyonlarla gündeme gelmişti. Zindan 1994 yılında dönemin Kültür Bakanı Fikri Sağlar ve Müze Müdürü Oğuz Alpözen tarafından restore edilerek açılmıştı.

Bülent Akkurt


Konu Yazarı :

Yorumlarınızı Yazın

Your email address will not be published.

Sonraki Yazılar

Bir kültür gerillası: Bedri Baykam

Önceki Yazılar

Bodrum Besiad ve Bosiad Başkanlarıyla Söyleşi

En Son Yazılarımızdan Seçmeler

Bodrum’un Sarnıçları

Bodrum’un Sarnıçları Bu yazı Bodrumlife Dergisinin Sonbahar 2022 Sayısında yayınlanmıştır. Yazı: Mimar Sedef Nazan DEVELİ