Bodrum Belediyesi Şehir Tiyatrosu

672 Kez Okundu

Bodrum’da sanat adına yok yok. Birçok festivale ve sanat etkinliğine ev sahipliği yapan Bodrum’un belediye destekli bir Şehir Tiyatro’su bile var. Geçtiğimiz günlerde Batakhane Güzeli isimli oyunu sahneleyen Bodrum Belediyesi Şehir Tiyatro’sunun öyküsü de, ekibi oluşturanların öyküsü de renkli ve çekici…

Bodrum Belediyesi Şehir Tiyatrosu

Bodrum’un bir Şehir Tiyat­ro’su var. Belediye tarafın­dan kurulmuş. Birbirinden güzel oyunları sahneye koyan, turnelere çıkan, hal­kın ayağına giden, köy köy, ilçe ilçe gezen ve temsiller veren bir şehir tiyatrosu… Kuruluşundan günümüze kadar “Bodrum Belediye­si Şehir Tiyatrosu” olgusu içinde bulunan ve halen Tiyatro’nun Müdürlüğü’nü yapan Rezzan Şebin’den bu güzel girişimin öyküsü­nü size aktaralım istedik. Önce sorular hazırladık ama gördük ki sorduklarımız­dan çok daha fazla güzel şeyler var Rezzan Hanım’ın cevaplarında ve dedik ki biz çekilelim aradan Rezzan Hanım anlatsın. İşte size tekmili birden “Bodrum Belediye­si Şehir Tiyatrosu”nun öyküsü…

Rezzan Şebin Anlatıyor:

Öncelikle belirtmek isterim ki, ben sanatçı değilim. Çok sıkı bir sanat severim. Bod­rum’da on bir yıldır klasik müzik konser­leri düzenleyen, Karya Kültür ve Sanat Derneği’nin (Karsanat) yürütme kurulu üyeliğini yaptım. Şimdi de yürütme kurulu başkanıyım. Sanatçı değilim ama benim de ; organizasyon yapmak, yönetmek, yön­lendirmek gibi bir yeteneğim var. Her ne iş yapıyorsam, en iyisini yapmak hayatımda­ki önceliğim olmuştur hep.

Ama gönüllü ama ücretli fark etmiyor. İstanbul’da 80 li yıllarda, daha cep telefonu yok iken, ulaşılamayacak yerlere sabit telefonla ulaşıp farklı alanlarda bir çok örgütlenme, organizasyon yapardım ve arkadaşlarım bana derdi ki “şu telefon senin elinde olsa, sen dünyayı yönetirsin”.

Tabii ki abartı ama gerçek payı da yok değil. Teknolojiye bu anlamda minnetarım.

2014 yılında, konserlerimizin daimi takipçisi ve o dönem Bodrum Kent Konseyi Başkanı sevgili Hamdi Topçuoğlu benimle konuşmak istediğini söyledi. Konu şuydu: Bodrum Kent Konseyi seçimleri olacak ve yeni yürütme kurulu üyeleri belirlenecekti. Hamdi Bey de benim girmemi ve de kültür sanat meclisi oluşturmamı istedi.

Benim sanatçı olmadığımı ve bunun sahibinin mutlaka bir sanatçı olması gerektiğini söylememe rağmen ısrarla “siz zaten o sanatçılara ulaşırsınız. Ben sizin örgütçülüğünüzü gayet iyi biliyorum” dedi.

Bir de yerel basında görev yapmam nedeni ile, gerçekten bir çok sanatçıyı biliyor ya da tanıyordum.

Ateş Gibi Kadın ‘Alev Gürcan’ı tanıdım

Tiyatro fikri nasıl ortaya çıktı sorunuzun cevabı belki biraz uzun olacak ama “sebep, gelişme, sonuç” diye bir bilimsellik vardır. Şehir Tiyatrosu bir sonuç ise, işte o ‘sebep’ gelişmemizde çok yer alacaktı. Kültür Sanat Meclisini yaklaşık yüzün üzerinde, sanatın farklı disiplinin­deki sanatçı, sanatla ilgili kişilerin katılımı ile 2014 aralık ayında gerçekleştirdik. Bu yedi disiplinden biri ise ‘sahne sanatları” idi. Gerçekten ateş gibi, canlı, enerjik, hep pozitif ve kibar bir kadınla , yani sevgili Alev Gürcan’la işte o gün elele verdik. Kendisi tiyatro oyuncusu olarak , grubun sorumluluğunu aldı. Çok kısa bir sürede, sahne sanatları grubuna katılımlar oldu. 2015 Dünya Sanat Günü’nde Tepecik Mey­danı’nda, ‘Karyalı Tanrıçalar” adlı kısa bir tiyatral gösterimi ile ilk oyunumuzu koymuştuk. O sadece oyuncu değildi, her şeyi yaratan, bulan, yoktan var eden bir insandı. Çok kararlı, çok inatçı bir gönüllü idi. Ve bir gün, işte o gün meğerse şehir tiyatrosunun temellerinin ilk atıldığı gün olacakmış… ‘Sizi duayen bir oyuncu ve yönetmen ile tanıştıracağım’ dedi. Adana Belediye Şehir Tiyatrosu kurucularından, eğitimcilerinden, kendisi de çeşitli tiyatro, dizi, sinema filmlerinde rol almış ve genel sanat yönetmenliği yapmış Hüseyin Akşen’le o gün öyle bir el sıkıştık ki, bir daha hiç ayrılmadık. Yıllar sonra, her anlamda bir yoldaşım olmuştu. Bu ifade aslında sevgili Akşen’in benim için söyle­diği bir sözdür… Ben de ondan çaldım.

Ama maalesef, Alev Gürcan’ı 20 Ağustos 2016’da çok acı bir trafik kazasında kay­bettik. Sanki dünyamız karardı.

Bu bir yıl içinde, Hüseyin Akşen ve Alev Gürcan üç oyun çıkardılar. Kent Konseyine ayrılan bir bütçe yok. Dekor, kostüm, telif hakkı , gönüllüler var ama bunların hepsi para.

Dönemin belediye başkanı sevgili Kocadon, Kültür Sosyal İşler Müdürlüğü üzerinden bu satın almaları yaptırttı. Kendi de kişisel katkılarda bulundu (telif hakları için). Ve bizim bu ekip, Bodrum Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne Sanatları öğrencilerine ulaştı. Gençleri okullarından, evlerinden alıp provalara getirdiler. Alev evde yemekler yaptı, sandviçler hazırladı. Hüseyin Akşen’in sevgili eşi Suna Hanım onlara annelik etti, sofralar kurdu, bulaşıklarını yıkadı. Öylesi bir gönüllülük vardı. Ve yine Bod­rum’da yaşayan genç yetenek­lere, daha önce amatör oyun­culuk yapmış, bazı tiyatrolarda yer almış gençlere ulaştılar. “Düğün ya da Davul”, “Aşk Delisi”, “Kedi ve Paylaço” adlı üç oyun sanatseverlerle buluştu ve büyük beğeni aldı.


Bodrum Belediyesi Şehir Tiyatrosu Kuruluyor

Alev’in, Hüseyin Akşen’in ve benim hedefimiz şehir tiyatro­su kurmaktı. Belediye yapısını ve mevzuatı bilmem nedeni ile, bunun ne kadar zor olacağını söylüyordum hep. Ama beni kim dinledi ki, Gürcan ve Akşen yönetmelik bile hazırla­mışlardı. 21 Ağustos 2016’da, Alevi’mizi Herodot Kültür Merkezi’nden bütün sanat camiasının ve dostlarımızın katılımı ile sahneden yolcu ettik. Ve zaten Hüseyin Akşen’e söz vermiştim: “o aramızda artık olamayacak ama size söz, ben varım” demiştim.

Sahneden, onu yolcu eden bütün dostların önünde “sana söz Alev, taşıdığın bayrağı devir alıyorum. Bodrum Belediye Şehir Tiyatrosu’nu kuracağız’ dedim. Sevgili Hüseyin Ak­şen de aynı sözlerle Alev’i uğurladı.

Doğaldır ki, kendimize gel­memiz zaman aldı. Bu arada Hüseyin Akşen Bodrum’da yaşayan, hepsi birbirinden değerli ve gerçekten tiyatro­nun emekçileri, yüklenicileri profesyonel bir çok sanatçı ile görüşmelerini sürdürüyordu.

Özel tiyatro kurmak için toplan­tılar yapıyorlardı. Ama diğer yandan da, kurumsal olarak şehir tiyatrosunu nasıl kurarız diye düşünüyorduk. Aklıma bir fikir gelmişti. Kent Konseyleri­nin belediye meclislerine, ken­te dair sorunlarla ilgili önerge verme yetkileri vardı. Önerge kabul veya red edilebilir ama denemekte yarar vardı.

Daha önce farklı konularda, ge­rek rüzgar enerji santrallerine karşı, gerekse arkeolojik alan ve kazılara bütçe ayrılması gibi önergeler vermiştik ve kabul de edilmişti.

Çalgı-Çengi Ekibi mi Kuruyoruz?

Yine bir gün Ortakent’teki Belediye Binası’nda Başkan Kocadon’la odasında yalnız kalıp, sohbet etme fırsatım olmuştu.

Önerimi gündeme getirdim “acaba meclisten geçer mi” dedim. Cevabını hiç unutma­yacağım. “neden geçmeye­cekmiş, çalgı çengi ekibi mi kuruyoruz, çete mi kuruyoruz. Elbette geçer. Verin önergeyi dedi” . Kadro nasıl olacak, nereye bağlı olacak, maaş olacak mı ?

İnanın başka hiçbir şey ko­nuşmadan, adeta koşarak ve sevinçle odadan çıktım.

Hemen Hüseyin Akşen ile bulu­şarak önergeyi hazırladık. O dönemde Kültür Sanat Meclisi Temsilcisi Hüseyin Akşen ve Nuran Yüksel idi. Ve tabii mec­liste oy birliği ile kabul edildi.

İlerleyen günlerde ekibimizi ziyarete gelen bazı meclis üye­lerinin şu sözlerini söylemeden geçemeyeceğim: “4 yıllık görev sürecimizde verdiğimiz en onur verici “evet” oyu, şehir tiyatromuzun kuruluşu içindir.” Dediler.

Tiyatrocularla görüşmelerine devam eden Akşen, “B.B.Ş.T. kuruyoruz, var mısınız? Ama ne ücret verilir, hangi birimde istihdam ediliriz bilmiyorum” dediğinde; ünlü oyunculardan Tarık Papuççuoğlu başta olmak üzere, Erdal Cindoruk, Mihriban Er ve Gülbin Yeşil’ “Ne parası, ne birimi, hele ucundan bir tutalım, beldemi­ze kurumsal olarak bir tiyat­ronun kurulmasını sağlayalım da, gerisi hiç önemli değil” diyerek, hep birlikte gönüllü olarak yola çıktık.

 

Yukarıda saydığım tiyatrocular öncü güç oldu. Diğer kadro ise, zaten üç oyun sergilemiş ve gönüllü olarak yoğun emek ver­miş, oyunculukta da kendilerini ispatlamış gençlerdi. Elbette kurulan tiyatro, aynı zamanda bir okul olacak ve bu gençler hocalarından çok şey öğrene­ceklerdi. Oğulcan Çelik-Cansın Yunt-Yerkan Kahraman-Sertaç Aydın-Ziba Türk ilk kadromuz oldu. Fatih Serdar Yılmaz da gönüllü yer aldı. Zira kadroyu sınırlı tutmamız, belediyenin bütçesinin sınırlı olduğu söylen­di. Bir de müdür gerekli imiş. Akşen, mutlaka olmam gerekti­ğine ısrar ediyordu. Belediye ile ilişkiler, organizasyon çalışma­ları ve bir dolu yapmam gereken şeyden bahsediyordu. Biraz korktum, biraz da utanıyordum açıkçası. Bana göre, ben yine dışarıdan gönüllü destek vere­bilirdim. Çok ütopik bir söylem olduğunu şimdi anlıyorum. Akşen, Başkan Kocadon’a listeyi verirken, benim müdür olmam gerektiğini ve benim itiraz ettiği­mi söyleyince “ya zaten o bizim insanımız, hemşehrilik kad­rosundan o” dedi ama Akşen yine itiraz etti. Bugün daha iyi anlıyorum ki, çok zor bir görev­miş. Bir kez zaten tiyatro başlı başına disiplin, sorumluluk ve mesai tanımayan bir yapı imiş. Aslında tam benlik bir çalışma temposu. Ondan hiç şikayetim yok. Çok da mutluyum. Ancak; bir kurumu, belediyeyi temsil etmek hiç de hafife alınacak bir durum değil. Özetle, bu oyunda bana da müdürlük rolü biçildi. Ben de en iyi oyunu çıkarmaya çalışıyorum.

Ücret konusuna gelince, tabii ki kadrolu oldukları için bütün belediye personeli gibi maaş alıyorlar. Ancak, belediyede değil, Belediye Gıda A.Ş. bünyesindeyiz. Gıda A.Ş. bünyesinde tiyatro birimi kurdular. Mevzuat ciddi sorun. Böyle çözebildiler ancak. İlerle­yen süreçte, belki Kültür A.Ş. kurulur. İlçe belediyelerinde böyle bir sorun olu­yormuş. Bizler kurumsal olarak, Muğla’da ilk ve tek şehir tiyatrosunu kurduk. Bizden sonra gelecekler veya ilerleyen süreçte, daha da farklı çözümler üretilebilir, gelişti­rilebilir. Esas olan bu ilk adımı atabilmek­ti. Sanırım altını çizmekte yarar var, bu kadrolu ekip, yukarıdan ata­malarla gelmedi. Ne de benim ve Hüseyin Akşen’in seçimi ile olmadı. Yaklaşık 3 yıl boyunca kent konseyi kültür sanat meclisi bünyesinde, ceplerin­den para harcayarak, geceli gündüzlü gönüllü çalışarak üç oyun çıkaran oyuncular ve yöneticilerden oluştu. Gönüllü çalışmak istemeyenler de elbette yer alamıdılar. Daha doğal bir sonuç düşünemiyo­rum. Yukarıdan değil, aşağı­dan gelen baskı ve çabalarla oluştu Bodrum Belediyesi Şehir Tiyatrosu. Bu çok önemli bir ayrıntı.

Dekorumuz, ışığımız, kostümlerimiz Dekorumuzu kendi bünyemiz­de tasarlıyor, çiziyor ve beledi­yemize fazla yük olmasın diye, dışarıya yaptırmak yerine, Yalıkavak’taki Kademe’de marangoz, demir ustalarımıza yaptırıyoruz.

Çok değerli ustalar, hepsinden öte sanata ve sanatçıya değer veren ustalar. Belediyenin bir çok biriminde, hele de ilk günlerde, bir dolu sorunlar yaşadık. Her şey eğitimli olmakla bitmiyor. Sanatçının kıymeti, değeri nasıl bilinir, onlarla nasıl bir ilişki kurulur.. Öğretemezsiniz bunu.

Ancak, nasıl ki ekibimiz deko­ruyla, kostümü ile, oyunculu­ğunla kendini ispatladı, işte şimdi durumumuz ve ilişki­lerimiz farklılaştı. Biraz daha öğrenilecek şeyler var ama za­manla onlar da sorun olmaktan çıkacaktır, inanıyorum buna. Dekorları kendimiz boyuyoruz, kendimiz kuruyoruz. Genç oyuncularımız­daki özveri inanılmaz. Onlara binlerce teşekkür. Buradan seslenmek istiyorum onlara “bugünler de geçecek gençler, siz­leri daha iyi koşullardaki Bodrum Belediye Şehir Tiyatrosu bekliyor”


Batakhane Güzeli

Işık ve ses düzenine gelince. Herodot Kültür Merkezi’nde oynanınca pek sorun olmuyor. Oradaki görevli Özer Bey gayet güzel çözüyor. Tabii o tek başına yetmiyor. Profesyonel bir oyun çıkartmak için, çok daha detaylar var. Bugüne kadar, yani bir buçuk yıldır, Hakan Özipek arkadaşımız gönüllü destek verdi. Bodrum’da yaşıyor ama sürekli profesyonel olarak Türkiye genelinde özel tiyatroların ışık sistemini kuruyor, yönetiyor. Artık yüzümüz tutmadı, rica ettik, belediyede kabul etti ve kadro­muza geçti.

Açık alanda oynadığımızda ise, ışık ve ses sistemi kiralıyor belediyemiz. Ki, bu da sadece bir kez oldu. Son oyunumuz “Ba­takhane Güzeli”ni Antik Tiyatro’da oy­narken kullandık. Allahtan alanı Kültür ve Turizm Bakanlığı bize ücretsiz tahsis etti. Katkı sunan Bodrum Kaymakamı Bekir Yılmaz, Bodrum Kalesi Müdürlüğü’ne teşekkür ediyoruz.

Tahmin edersiniz ki, ciddi paralar bunlar. Ama artık kendimize ait ışık sistemi­miz olacak. Hakan Bey kullanılamayan bütün spotları, ışıkları v.s. Nurol Kültür Merkezi ve depolardan çıkardı. Çoğu arızalıydı ama onarılmaz değildi. İftiharla ifade ediyorum ki “bizim artık kendi ışık sistemimiz olacak. Bir iki güne kadar bitecek”

Ve yine ses sitemimizi de kurmak üzere­yiz. Ses için de bir teknik eleman kadrolu olarak yetişiyor. Fakat biz öyle bir ekibiz ki, kimse sadece bir tek iş yapmıyor. Serkan Aktü arkadaşımız hem ses, hem grafik/dekor tasarım yapıyor. O da bir buçuk yıl gönüllü çalıştı. Sevgili eşi Kader Aktü de, gönüllü olarak dekor tasarı­mın yanı sıra, elinde fırça boya yapıyor. Anlayacağınız, gönüllü kadromuz pek çok. Afişlerimizi de, belediye bünyesinde Soner Gül yapıyor, harikalar yaratıyor ve çok hızlı çözüyor işlerimizi.

Kostüm ve aksesuar da, tabii ki satın alınıyor belediye tarafından. İlerde terzi atölyemiz de olursa hiç şaşmayın. Bir de sponsorluk bulabiliyor musunuz diye sormuştunuz. Hiç aramadık ki. Gelen teklifler oldu ama henüz erken. Biz emek vererek, kendimiz yaratarak, en az mas­rafla ama bizim (Bodrum Belediyesi’nin) ürettiğimiz bir sistem kurmak istiyoruz. Biraz mazoşistiz galiba. Bizim en büyük sponsorumuz gönüllü görev alan destek­çilerimiz ve Bodrumlu sanatseverler.

 

Gelelim Oyunlarımıza

Oyun seçimlerimizi, genel sanat yönet­menimiz, yönetmen yardımcılarımız, usta oyuncularımız, akademisyenlerimiz (bu arada iki gencimiz de bu yıl fakültelerini bitirip, akademisyen oldular) birlikte belirliyorlar. Her zaman hepsi aynı fikirde olmayabiliyor elbet. ‘Oy çokluğu ile’ desek yeridir.

3 oyun sahneye koyduk. Yönetmenliğini Genel Sanat Yönetmenimiz Hüseyin Akşen’in yaptığı Oktay Arayıcı’nın eseri “Seferi Ramazan Bey’in Nafile Dünyası” , çocuk oyunu olarak Duygu Cindoruk’un kaleme aldığı Gülbin Yeşil’in yönetmenliğinde “Çizmeli Kedi” ve son oyunumuz da Erman Canatan’ın yazdığı ve Erdal Cindoruk’un yönet­menliğinde müzikal oyun “Batakhane Güzeli”. “Seferi Ramazan Bey’in Nafile Dünyası” Diyarbakır’da davet edildiğimiz festivalde, Milas’ta, Muğla’da oynadık. Bodrum’da 6 kez ve kapalı gişe olarak oynadık. Çizmeli Kedi’yi 12 kez Herodot ve Nurol Kültür Merkezi’nde, Mumcular ve Akçaalan’da oynadık. Son oyunumuz Batakhane Güzeli’nin prömiyerini 30 Temmuz’da Antik Tiyatro’da yaptık. Bod­rum Kalesi’nde 26 Ağustos’da oynayaca­ğız. Sonrası sürpriz…

Drama, Diksiyon ve Yaratıcı Drama Kursları

Bu arada çok önemli bir şey yapıyoruz. Temmuz ve Ağustos aylarında, “Drama, Diksiyon, Yaratıcı Drama” kurslarımız başladı.

Çocuklar ve büyüklere verdiğimiz kurslara katılım çok iyi. Dört hocamız tarafından verilen kurslar, kış aylarında da devam edecek

 

Genel Sanat Yönetmenimizin dediği gibi, “ biz sadece oyun sahnelemiyoruz. Burası bir okul. Çocukları, gençleri, tiyatroya gönül veren tüm yetenekleri eğiteceğiz. Onları yetiştireceğiz. Şehir tiyatrolarının böyle de bir misyonu vardır” . Dilerim ve çok isterim ki, asıl Hüseyin Akşen ile en kısa zamanda ropörtaj yapın, bu özel ve güzel derginiz aracılığı ile gençlere, tiyatroya gönül verenlere o seslensin.

Değil mi efendim, herkes haddini bilsin. Ben ekibimizin her türlü ge­reksinimini belediyemiz aracılığı ile çözmekle görevliyim, tiyatromuzun birlik ve beraberliğini korumak, tanı­tımını yapmak benim işim. Tiyatroyu, oyunculuğu anlatmak, sevdirmek onun ve duayenlerimizin işi. Ki, onlar da öyle bir yapıyorlar ki, Antik Tiyat­ro’da üç bin kişi dakikalarca onları ayakta alkışlıyor.

Sevgili ve sayın Başkanımız Ahmet Aras’a gelince, iyi ki bu kadar çok sanat sever, iyi ki bu kadar dinamik ve çözüm üretici. Ve elbette ekibi de muhteşem. Sıklıkla bizi provalarda ve dekor imalâtlarımızda ziyaret ediyor. Yaşam koşullarımızı, imkan­sızı imkanlı kıldığımızı, çabalarımızı görüyor. Daha iyi koşullarımızın olması için uğraşıyor. Daha çok yeni bir ekip, ona rağmen bu denli hızlı yol almamızı sağladığı için, sanatçıları­mız ve Bodrumlu sanat severler adına kendilerine teşekkür ediyorum.

Bir teşekkürüm daha var. Son müzi­kal oyunumuzda gönüllü olarak rol alan Ertuğrul Cön-Irmak Çağlar-Filiz Çoktezcanlı-Fazıl Çelikel-Ramin Fahrangniya’ya sonsuz teşekkürler. Zira onlar sadece rol almadılar, oyna­madılar, çay yaptılar, yemek yaptılar, bulaşık yıkadılar, dekor taşıdılar, boya yaptılar…

Son olarak, yeni çocuk ve büyük oyu­nu için de çalışmalarımız devam edi­yor. Tiyatromuzun daha da gelişmesi, sadece ekibimizle değil, belediye­mizin imkanlarının da gelişmesi ile birlikte olacak. Şu anda tek salonu­muz var. Nurol Kültür Merkezi halen tadilatta. Bu nedenle, Herodot’ta yaşadığımız sıkıntıları aktararak kimsenin canını sıkmaya gerek yok. Olumsuz değil, olumlu bir sohbet olsun. Zaten süreç içinde hepsinin çözüleceğinden eminiz. Biz sabırlı ve inatçıyız. Yeter ki, sevgili tiyatroseverle yanımızda olsun, bizi yalnız bırakmasın ve alkışını eksik etmesin.

Bodrum’da tiyatro izlemeyen bir tek kişi kalmayana kadar oynayacağız. Gelemeyenlerin ayağına gideceğiz. Böyle geliştireceğiz işte tiyatromuzu. Bu zevkli sohbet için, bize yer verdiğiniz için çok teşekkür ediyorum.

Yaşasın tiyatro ve tabii yaşasın sanat. Ba­rış içinde, dostlukla, sanatla dolu günler diliyorum hepimize.

 

 

Konu Yazarı : Necip Damar

Yorumlarınızı Yazın

Your email address will not be published.

Sonraki Yazılar

BodrumLife Dergisi Yeni Sayısı

Önceki Yazılar

Sabırlık, Agave, Maguey.. Nedir Bu Anaların Sabırla İmtihanı!

En Son Yazılarımızdan Seçmeler

Bodrum’un Sarnıçları

Bodrum’un Sarnıçları Bu yazı Bodrumlife Dergisinin Sonbahar 2022 Sayısında yayınlanmıştır. Yazı: Mimar Sedef Nazan DEVELİ