Hatırla Sevgili, Hafıza Nedir ve Bodrum’un Belleği

2098 Kez Okundu





Sizlere hemen şimdi itiraf etmeliyim ki yukarıdaki başlığı dikkatinizi çekmek ve yazımın okunmasını teşvik etmek için attım. "Hatırla", "hatıra" ve "hafıza" sözcüklerinin birbirleriyle olan yakın akrabalık ilişkilerine dayanarak başvurduğum bu küçük hileden ötürü atfınızı diliyorum. Artık vakit geçirmeden konuya girelim. "Hatırla Sevgili" adlı yerli TV dizisinin seyircilerin ilgisini çektiği aşikâr. Bunun nedenleri arasında hem kişisel hem toplumsal belleklerde saklanan olguların yeniden gün ışığına çıkarılması da yatıyor kanımca.

 

Geçmişte yaşanan olaylarveya hissedilen duyguların yeniden yaşanmasını işte "bellek" (ya da "hafıza") dediğimiz şey mümkün kılıyor; geçmiş ile gelecek arasında bir bağ, bir köprü oluşturuyor. Geçmişini hiç algılamayan bir insanın veya kendi tarihinden habersiz birtoplumun sağlıklı bir gelişme göstermesi de beklenmiyor doğal olarak. Bir insan için anılar, edinilmiş tecrübeler ne ise, toplumlar için de tarih aynı anlama gelir. Hiçbir hatırası olmayan, hiçbir deneyimini hatırlamayan insan dünyada "var" olabilir, ama böyle birisi için gerçek anlamda yaşıyor denilebilir mi? Ya tarihi olmayan bir toplum?

 

Belleğin anlamını irdelerken bilgisayarlarla iç içe yaşadığımız şu günlerde söz "bellek"ten açılınca birileri hemen "RAM" mi? "ROM" mu? Kaç gigabayt? gibi sorular yöneltebilir. Ya da teknoloji yerine sosyolojik kıstaslara daha fazla önem verenler "toplumsal bellek" üzerinde odaklanabilirler. Ancak hangi yönden bakarsanız bakın, belleğin temel işlevi değişmez. Bunu kısaca, bir zaman diliminde elde edilen verilerin depolanması, korunması ve istendiğinde kullanıma hazır halde tutulması şeklinde tanımlayabiliriz. Belirli sınırlar içerisinde bilgisayarlar bu işlevi büyük bir başarıyla götürmekle beraber, teknolojik açıdan çok önemli ve kaçınılmaz bir mahzur da söz konusudur: "Neyüklersen onu alırsın" (Bu deyim İngilizce karşılığı olan "Garbage İn, Garbage Out" sözcüklerin baş harflerinden oluşan GIGO kısaltmasıyla da bilinir.) Tabii ki bu olgu, yani hatalı/yanlış bilgi girdisi yalnızca bilgisayarlara mahsus değil, sadece "bellek" işlevi gören -ve saklanan verilerin doğruluğu hakkında hiçbirfikirvermeyen her araç (kitap, gazete vb.) için geçerli. Bellekteki verilerin (anıların vb.) bütünlüğünün (yani eksikliklerinin olmaması) ne denli önemli olduğu günlük hayatta sık sık karşımıza çıkar. Okul çağında sınavlarda aklımıza gelmeyen yanıtlardan başlayıp, daha sonra unutulan doğum günleri ya da randevulara kadar uzanan geniş biryelpazede bu olgunun sıradanlığına hep tanıkoluruz. Tabii bunun en uç ve en acı kademesi olan Alzheimer hastalığı veya bilgisayarın "hard disk"inin tamamının silinmesi de belleğin yaşamsal öneminin değerini vurgular.

 

Bu arada, tam da bu "bellek" konusunu düşünüp araştırırken, tesadüfen aynı konuyu irdeleyen makale, toplantı gibi bazı yayın ve etkinliklerin de bu günlere denk gelmesi bu okumakta olduğunuz satırları oluşturmama önemli katkılar sağladı.

 

Hafıza Nasıl Çalışıyor

 

National Geographic Türkiye dergisinin Kasım 2007 sayısında "Hafıza Nasıl Çalışıyor" başlıklı ana makale sanırım konusundaki en önemli bilimsel yazılardan biri.

 

(Yazının Türkçe kısaltılmışına www.nationalgeographic.com.tr/ngm/0711 ve İngilizce özgün tam metnine http://magma.nationalgeographic.co m/ngm/2007-ıı/memory/foer-text.html adreslerinden erişebilirsiniz.) Bu makaledeki tanımlar, tespitler ve hayattan alınan örneklerle belleğin he pimiz için nasıl "olmazsa olmaz" değerinde olduğunu metnin yazarı Joshua Foer"Alan Notları" bölümünde şöyle anlatıyor: "Bellek kişiliğin özüdür. Hiç belleği olmayan birine rastlamadığınız sürece bunun ne kadar doğru olduğunu anlayamazsınız." Makalede Foerbu durumda olan bir adamı anlatıyor. Beyninin bir kısmı virüsten silinmiş, yeni algılan kaydetme konusunda engelli olan bu kişinin beyni. ‘İçinde kaseti olmayan video kameraya* benzetiliyor. Yani görebiliyor ama kayıt yapamryor. Bir düşünelim, bir insan sergilediği yanlış davranıştan ve bundan doğan olumsuz sonuçlan belleğinde hiç tutamazsa, yaşamı boyunca neden olacağı ve kısırdöngü şeklinde tekrarlayacağı hatalanndan nasıl kaçınabilecek? Bunu düşünmek bile insanı dehşete düşürmeye yetiyor. Bunun yanı sıra biliyoruz ki doğa bize bazı durumlarda büyük travmalara karşı akıl sağlığımızı yitirmeden daya-nabilmemiz İçin- "kısmi veya geçici bellek yitimi" olgusunu bir savunma mekanizması olarak bahşetmiş. Ama belleğin toplumsal değeri ona tarihsel çerçeveden baktığımızda daha da belirginleşir. Mesela, ifyada veya Odysseya gibi eserler asırlar boyunca ancak ezberlenerek kuşaktan kuşağa, bellekten belleğe aktanlmak suretiyle yazı İcat oluncaya kadar yitirilmedi ve sonunda bize ulaştı.

 

Ama, diyor foer, geçmiş bin yıl süresinde İç belleğimizi (beynimizdekini) yavaş yavaş çeşitli "dış belleklere" terk etmişiz. Her şeyi hatırlamak zorunluluğundan kurtulup, çok az şeyi hatırlamakla yetinir olmuşuz, çünkü bu görev yükünü dış belleklere aktarmaya başlamışız. Takvimli ajandalar bize günlük, haftalık programlanmızı düzenleme -ve onlara uyma- konusunda yardıma olurken, fotoğraflar (ve video) sayesinde an «lan m oı saklıyoruz. Kitaplar (ve artık İnternet) bilimin toplumsal belleği olarak kullanılıyor. Kitaplann. kalemlerin, defterlerin olmadığı geçmiş çağlardaki yaşamı hayal etmek bile çok zor.

 

şžimdi Gelelim Bodrum’un Belleğine

 

Hemşerimiz Herodot un tüm dünyada "Tarihin Babası" olarak tanınmasından doğan şöhretimiz sayesinde kentimiz bilim ve kültür âleminde itibarlı biryere sahip. Ancak böylesine önemli bir uygarlık mirasına tüm İnsanlık adına sahip çıkmamız gerekiyor. Yoksa tarih boyunca Bodrum’u Bodrum yapan tüm öğelere, olaylara sahiplenmezsek, dünyanın belleğinden bu artı değerler silinir gider, kentimiz günümüzde sırf "kum, deniz, güneş" olgularla hatırlanan binlerce benzeri arasında kaybolur gider.

 

Bu arada Bodrum’un belleğinden söz ederken konuyu yalnızca tarih veya turizmle ilişki lend irmek pek doğru olmaz. Toplumlarda da insanlarda okluğu gibi, hem uzun hem kısa vadeli hafızalann mevcut olduğu biliniyor. Yine bilinen bir olgudur; insanlar yaşlandıkça çok eski olayları hatırlarama yakın geçmiştekileri unutur. Bu konuda Bodrum’un hali nicedir diye sorarsanız, çeyrek asırlık gözlemlerime dayanarak kentimizi tam bellek özürlü olmasa da, kapsamlı hafıza eksikliklerine sahip bir yer olarak tanımlamak zorunda kalınm kanımca… Bu değerlendirmemi haksız ya da acımasız bulanlar olabilir belki. Özellikle son haftalarda düzenlenen "1522-2007 Osmanlılardan Günümüze Her Yönüyle Bodrum* veya "Bodrum ve Çevresinin Yaşayan Belleği-Sozlü Tarih Projesi" adlı etkinlikleri tertipleyenler böyle düşünebilirler. Ancak, yaklaşık on yıl önce aynı şekilde Bodrumlu yaşlıları Gözen Otelde toplayıp "sözlü tarih" olarak kaydedilen söyleşilerin akıbeti hakkında bilgisi olan var mı acaba? Konuya ilişkin bir derleme yapıldı mı? Yapıldıysa nerede korunuyor? Bu bilgilere nasıl ulaşılabilir? Bilen varsa bize de haber verin lütfen. Özellikle son 20-30 yılda Bodrum bir hayli büyüdü, çok sayıda inceleme, araştırma, makale ve kitaba konu oldu. Sayılan yüzleri aşan demeğe ve ontann etkinliklerine ev sahipliği yaptı. Ne var ki bu süre zarfında Bodrum’un belleği oluşmadığından.aynı denemeler aynı çabalar, aynı hatalar tekrarlanmaya mahkûm olageldi.

 

Yöremize Türkiye ve dünyanın dört bir yanından yerleşmek üzere yeni gelen iyi niyetli İnsanlar bu kent, bu bölge İçin iyi bir şeyler yapmaya kalkışıyor ama yerel belleğin olmayışından bu çabalar -geçmişte yapılan hatalardan hiç ders alınmadığı İçin "Amerika’yı yeniden keşfetmekten" öteye gidemiyor. Hâlbuki Bodrumumuza layık bir belleği oluşturmak o kadar zor bir iş değil kanımca. Bodrum Habitat çalışmalannı hatırlayan var mı acaba?

 

İşte 12 yıl önce büyük özveriyle gerçekleştirilen çabalann sonucu bir rapor yayınlanmış ve bu raporun bir bölümünde böyle bir "belleğin" nüvesini oluşturacak olan kütüphane/arşivden bahsedilmişti. Belleği olmayan bir insan nasıl acınacak bir haldeyse, belleği olmadığından geçmişine sahip çıkamayan bir kentin hali ve geleceği de pek parlak olmaz. Ama ben hala umutluyum. Günü gelince Bodrum halkının o eski "imece" anlayışıyla oluşturacaği güzel İşbirliği sayesinde bu kente yakışır bir kütüphane/arşivden oluşan bir "Bodrum Belleği" kuracağına inanmayı çok hem de Çok İstiyorum.


Konu Yazarı :

Yorumlarınızı Yazın

Your email address will not be published.

Sonraki Yazılar

Cuma’nın sınır tanımayan düşler dünyası

Önceki Yazılar

Sanat, son cemreyi beklemedi

En Son Yazılarımızdan Seçmeler

Bodrum’un Sarnıçları

Bodrum’un Sarnıçları Bu yazı Bodrumlife Dergisinin Sonbahar 2022 Sayısında yayınlanmıştır. Yazı: Mimar Sedef Nazan DEVELİ