Kadının Güç Sembolü Güner Kuban

3938 Kez Okundu





Kadının Güç Sembolü Güner Kuban      

Güner Kuban deyince şöyle bir durmak gerek. Çakmak çakmak gözlerindeki keskin bakışlarıyla adeta meydan okurken, kalbindeki şevkatiyle de tüm dünyaya kol kanat gerer bir hali var.

Güner Kuban deyince şöyle bir durmak gerek. Çakmak çakmak gözlerindeki keskin bakışlarıyla adeta meydan okurken, kalbindeki şevkatiyle de tüm dünyaya kol kanat gerer bir hali var. Onu her ziyaretimde evine girip çıkan bir dolu insan vardı. Hareketliliğini, dostlarıyla sohbetini ve bir güne neleri sığdırdığını görseniz, kendinizi yaşlı hissedersiniz, onu ise gencecik hayat dolu bir kadın.

Adı ilk söylendiğinde akla gelen lezbiyenlik, birinci baskısı 1980’li yıllarda yayınlanan ve Türkiye’de konusunda ilk olan "Sevişmenin Rengi" adlı kitabı yüzünden olsa gerek. Çünkü lezbiyenliğinden çok daha fazla öne çıkan özellikleri var; çalışmayı, yazmayı, okumayı, dostluğu ve sanatı önemseyip hayatını belli değerler üzerine kurmuş. Bilim ve teknolojiyi takip ediyor. Bilgisayar programlarından kendi işine yarayacak olanları gayet rahatlıkla kullanıyor ve internetten faydalanıyor, gelişmeleri izliyor. Estetik beğenisi çok gelişmiş; evinin dekorasyonundan seçtiği giysilere, konuşurken kullandığı kelimelere dek yansıyor bu ince zevk. Söyleşimizi okuduğunuzda nasıl bir kişilikle karşı karşıya olduğunuza siz karar verin.

 

BL – Biz sizi "Sevişmenin Rengi" adlı kitabınızdan tanıyoruz: Cesur, zorlukların üstesinden gelmeyi kendi inandığı yollarla başarabilen, dürüst olmaktan ödün vermeyen, kendi cinsine ilgi duyan, hiç boş durmadan sanat projeleri üreten, mimarlık eğitimi almış ve sevdiklerine hayatında büyük önem atfeden bir kadın. Kendinizi siz nasıl birisi olarak tanımlıyorsunuz?

 

GK – Beni çok iyi tarif etmişiniz, buna eklemek istediğim az şey var. Toplumun bana biçtiği rolü oynamaya çalışarak hiç zaman harcamamış olan biriyim. Hayatın yaşadıklarımız değil hayal kurduğumuz şeyler olduğuna inanırım. Ancak düşlerde yaşamaya devam edenler düşleri gerçeğe dönüştürebilirler. “Kimse ne kadar ahmak olduğunu anlayacak kadar akıllı değildir” denir , fakat ben bütün yaşamım boyunca, “kesin bildiğim tek şey hiç bir şey bilmediğimdir” diyen fil oz of gibi düşündüm. İnsanların çoğu olan şeyleri gördükleri için “neden” diye sorgularlar, ben olmayan şeyleri hayal edip durduğumdan, “neden olmasın” diye düşünürüm.

 

Yaşamın son anındaki pişmanlıkların yerine getiremediğimiz hayallerimiz olduğunu hiç unutmadım. Kısaca dünyada bir farklılık yaratmayı ve yaşam serüvenini en heyecanla yaşamayı seçtim.

 

Bahar çiçeklerini, kiraz ağaçlarını, denizi, gülleri, klasik müziği, piyanoyu, kitap ve kalemleri, dostlarımla çocuklar gibi eğlenmeyi, dans etmeyi, öpüşmeleri ve sevişmeleri hep sevdim.

 

BL – Sizi bulup da feminizmden söz etmemek olmaz. Feminizm denince herkes kendince başka başka anlamlar yüklüyor bu kavrama, siz ne söylemek istersiniz feminizm ile ilgili?

 

GK – İçlerinde Türkiye’nin de olduğu az gelişmiş ülkelerdeki kadınların çoğu yaşamlarını kendi destekleriyle dünyayı parmaklarında çevirenlerin oyuncağı olduklarının farkına dahi varmadan geçiriyorlar. Yeteneklerini insanlığın hizmetine sunmak yerine pasif ev işçisi olan kadınlar ne yazık ki çoğunlukta. Bu planette yaşayan insanların yüzde elli iki ile çoğunluğunu oluşturan kadınların yaşamak istediği dünya savaşsız, özgür, sınırsız ve sınıfsız olmalıdır. Yeni kadının en önde gelen misyonu bu olmalıdır.

 

BL – Daha doğarken, Çerkez Ethem’in kardeşinin çocuğu olmak gibi bir zorlukla dünyaya geldiniz. Sonra ise cinsel tercihiniz kadınlar oldu. Tüm bunlar sizi nelerle mücadele etmek zorunda bıraktı? Hiç "neden ben de herkes gibi değilim" dediğiniz bir an oldu mu?

 

GK – Nüfus kâğıdımda doğum yerimin karşısında yazan “Atina” kurtuluş savaşının öyküsüyle iç içe diyebiliriz. Babam ilk büyük millet meclisinde Saruhan milletvekili olan Reşit Bey Kurtuluş savaşının tartışılmasız cesur ve namuslu kumandanı Çerkez Ethem’in ağabeyi idi.

 

Altı aylıkken Fransız okuluna bırakılmış oluşum, Maria Josefin adıyla vaftiz edilişim, beş yaşında Türkiye’ye dönünce okulda “hainin çocuğu” çığlıklarıyla kovalanılışım kısaca “bütün bunlar” diye tanımladığınız mücadele nedenleri beni hiç yıldırmadı. Tam aksine içimdeki enerjiyi coşturmuş olduğu için kurulu düzene karşı çıkarak, hatta kafa tutarak, kendi gerçek ve güzelliklerimi koruyarak yaşamama neden oldu.

 

BL – Homofobi denen bir olgu var yalnızca ülkemizde değil, dünyada da. Gelişmiş ülkelerde cinsel tercihleri farklı olan insanların kendilerini ifade edebilmeleri ve yaşamlarını kendi tercihlerine göre yaşayabilmeleri artık eskisi kadar zor değil. En azından örgütlenme hakkına sahipler. Ülkemizde durum nasıl? Cinsel tercihi farklı olanlara toplumun yaklaşımının değişmesi için neler yapılması gerekir sizce? Pornografik bir algılamadan nasıl kurtulur farklı cinsel tercihi olanlar?

 

GK – Bu konuyu abartmaya neden gerek görülüyor bilmem. Benim arkadaşlarımın hepsi hetroseksueldir fakat hiç birine “neden hetroseksüelsin ” diye sormak aklımın ucundan geçmedi.

 

Gelişme çağımızda toplum ve aile bizi hetroseksüel olmaya zorlar. Bu baskıya karşı çıkabilmek, toplumun bize yakıştırdığı rolü reddedebilmek için yürekli bir kişiliğe sahip olmak gerek ve maddi özgürlüğünü kazanmış olmak. Ben her eşcinselin ayrı bir nedeni olduğuna inanırım. Mesela benim partner seçimimi kadınlardan yana yapmış olmamın isyankâr kişiliğimden kaynaklandığına inanıyorum. Eşcinsel bir toplumda büyüseydim hetroseksüel bir yaşamı seçeceğimden hiç şüphe etmedim. Benim erkek arkadaşlarım çoktur ve onları çok severim. Kadınla yaşamayı seçtim derken de seks seçiminden fazla yaşam biçimi tercihinden söz ediyorum.

 

BL – Farklı cinsel tercihi olanların normal bir yaşam sürebilmeleri için, yani diğer insanlar gibi insani değerlere (dürüstlük, güvenilirlik, inanılırlık ve sorumluluk alabilirlik gibi) sahip olduklarına dair bir kanaatin genel kabul görmesi için, cinsel tercihlerini çoğu kez gizlemek zorunda kalmamaları için, sizce nelerin değişmesi gerekir? İki yanlı düşünelim hem toplumun, hem de cinsel tercihi farklı olanların nasıl bir tutum içinde olması gerekir?

 

GK – Duygular yürekte oluşur ve tensel arzu lara dönüşürler. Ailelerinin ve çevrenin tepkilerinden korkarak duygularının bir bölümünü veya hepsini saklamak zorunluluğunda kalan bir çocuk okul, yaşam ve iş hayatında başarılı olamaz. Duygu ve isteklerini saklayarak çifte moralli bir yaşam sergiledikleri için de topluma faydalı olamazlar. Bence çocuklarında eşcinsel eğilimleri olduğunu anlayan ailelerin yapması gereken şey çocuklarını korkutmadan onlarla açık seçik konuşmaktır.

 

BL – Ne kadar zamandır Bodrum’da yaşıyorsunuz? Neden Bodrum? Bodrum’un sorunları neler sizce? Desteklediğiniz ve desteklemediğiniz şeyler nedir Bodrum’da?

 

GK – Bodrum’a eski yıllarda çok geldim. Fakat ben otuz beş yıl üç kıtanın en iyi aylarını seçerek Amerika Avrupa ve İstanbul arasında yaşamımı sürdürmekteydim. 1996 yılında Yalıkavak’a en sevdiğim arkadaşımı ziyarete gelmiştim. On gün kalmayı planladığım Bodrum’da kaybetmeye başladığıma inandığım yaşam sevinçlerimin geri gelmeye başladığını hissettiğim için altı ay kaldım. 2000 yılında bana sormadan başlatılan bu yaşama son vermeye karar vermiş olduğum halde, kendi kendime;” madem burada bu kadar mutlusun, kendine bir ev yap ve yeni bir yaşama başla” dedim. Her istediğini yapan biri olduğum için 6 ay içinde bu gördüğünüz son evim bitmiş ben de Yalıkavak’a yerleşmiştim. Bodrum ve çevresindeki bütün koyların her birinin ayrı bir güzelliği vardır. Fakat Yalıkava’ın güzelliğinin başka türlü iddialı bir güzellik olduğuna inanıyorum. Açıkça “ben güzelim, ben, seveceksin” siye seslendiğini hissediyorum. Beni iyi tanıyan dostlarım “Eğer Bodrum’a değil fakat başka bir şehre yerleşseydin çoktan kaçar eski yaşamına devam ederdin” diye düşünüyorlar.

 

Bütün yaşadığım ülkelere kendi çılgınlığımı katmıştım. Yerleştiğim şehir Bodrum ise çılgınlıkta benden hiç aşağı kalmadığı için hemen kaynaştık .. Uygarlığın karşıtı benim inançlarıma göre hoş görüdür. Bodrum’da bunun kıtlığını çektiğimiz kesinlikle söyleyemeyiz.

 

Tabuların türlerinin ve niteliklerinin değiştiği ve geliştiği medeni ülkelerde bireyler inandıkları ve diledikleri bir yaşam türünü seçme özgürlüğüne sahiptir. Bodrum’da yaşamayı seçenlerin çoğu da bu hoşgörülü şehirde özgürce yaşayabileceklerinin bilincine varmış kişilerdir. Tabuların yıkıldığı çılgınlıkların başını alıp gittikleri şehir Bodrum ..

 

Bodrum’un sorunlarını çözmeyi senin gibi doğaya, tarihe ve sanat duyarlı gençlere emanet ediyorum. Belediyelerin bütçeleri kısıtlı olduğundan gerçekleştiremedikleri projeleri Bodrum ticaret odası üstleniyor. Bodrum ticaret odasının uğraşılarını ve yapmak istediklerini dinleyip okuduktan sonra, Bodrum’un tarih sanat ve doğasını korumaya katkıda bulunmak isteyenlerin buluşma noktasının adresi orada diyorum.

 

BL – şžu günlerde nelerle meşgulsünüz?

 

GK – Bu dönemdeki en önemli uğraşım Mevlana & şžems müzikali. Londra’da sahnelemeye hazırlandığımız bu müzikalin ilk sponsoru Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın tanıtım fonudur.

 

Üzerinde yaşamakta olduğumuz planetin en ihtiyacı olan zamanda “ Gel, gel her kim olursan ol yine gel. İster kâfir, ister Mecusi, ister puta tapan ol, yine gel. Bizim dergâhımız, ümitsizlik dergâhı değildir. Yüz kere tövbeni buzmuş olsan da yine gel.” diyen MEVLANA’ nın sözlerini tasarladığımız müzikalle bütün dünyaya duyurmak istiyoruz.

 

Hangi din ve ırktan olursa olsun bütün insanlığı sevgi ve hoşgörüye çağıran Mevlana’nın felsefesi DOĞU İLE BATI ARSINDA BİR KÖPRÜ niteliğini taşıyor.

 

Günümüzden 700 yıl önce yaşamış olmasına rağmen Mevlana Celaleddin Rumi’nin şiirlerinin toplandığı kitaplar ABD de ve best seller olduğu gibi Donna Karan defilelerinde Mevlana şiirleri okunuyor. Madonna bir çok ünlüyle beraber hazırladığı “ Gift of Love ” adlı albümünü Mevlana’dan esinlenerek yazmış olduğunu her fırsatta tekrar ediyor.

 

Bir de ailemle ilgili bir projem var. Türkiye’nin en zengin arşivinlerinden birine sahip olan Sayın Murat Bardakçı ile aile hikâyemi yazmaya karar verdik. Kısa bir zamana kadar hiç evlenmediğini sandığım amcam Ethem Bey’in Murat Bardakçı’nın anneannesiyle nikâhlanmış olduğunu duymak beni çok şaşırtmış ve heyecanlandırmıştı ..

 

Ticarete gelince .. Son iki yıldır doğal ürünler yelpazesini oluşturmak ile uğraşıyorum. Bunların ilkleri Peridot, Apricovita ve Apricolate dir .

 

Peridot Türkiye’nin en saf en hafif en lezzetli ve en yakışıklı zeytinyağıdır . Ben kadınların damak tadını iyi bilirim .. Onların Peridot’tan daha az kaliteli bir zeytin yağına layık olmadıklarına inanıyorum. Antik zamanlardan bu güne kadar insanlık tarafından kutsal kabul edilmiş ve sayısız efsaneler konu olmuş olan zeytin ağacı beni de kendisine çekti ve “sıvı güneş” diye tanımladığım zeytinyağının en iyisini yapmaya karar verdim. Peridot Kleopatra’nın en sevdiği takılarını süsleyen zeytin renginde bir taştır.

 

Apricolate ve Apricovita, güneşte kurutulmuş Malatya kayısıları Divan pastanesinin ustalarının becerileriyle, içine öğütülmüş kayısı çekirdeği karıştırılmış en kaliteli çikolata ile kaplanarak yapılıyor.

 

Toplumumuzda kuru kayısının faydaları oldukça bilinmektedir. Bu leziz meyve içeriğindeki vitamin A , beta- caroten, magnezyum ve potasyum sayesinde sağlığına önem verenlerin gözdesi olmuştur.

 

Fakat birçok insan kayısı çekirdeğinin faydalarından habersizdir.

 

BL – Bu ürünlerin Bodrum’da satıldığı bir mağaza var mı?

 

GK – Peridot Ankara İzmir ve İstanbul’un en seçkin şarküterilerinde satılıyor. Bodrum’da şarküterimiz olmadığı için, Bodrum Yat limanındaki İtalyan restoranında ve Deniz Han da tattırıp isteyen müşterilere satıyorlar. Port Yalıkavak’daki Mozart Cafe’de Peridot satılmaktadır. İlk partiyi Metro satın almıştı, geçen kışı geçirdiğim Avustralya ‘da 35 şubesi olan en şık mağaza zinciri Davit – Jones da Peridot’u satın aldı.

 

BL – şžiir sever misiniz?

 

GK – Elbette hatta şiir sevmeyen insanlarla pek anlaşamam.

 

BL – Bizimle şu an aklınıza gelen bir şiiri paylaşmak ister misiniz?

 

GK – Memnuniyetle .. Neruda’dan birini okuyayım size..

 

Kral eşek ve ben

 

Sabaha sağ çıkmayacağız

Eşek açlıktan

Kral can sıkıntısından

Bense aşk ateşinden

Aylardan mayıs

 

Bir de yazarını bilmediğim beni heyecanlandıran iki mısra paylaşmak isterim,

 

Bir badem çiçeği sürsem

şžimdi namluya

Beynime sıksam

Ölümüm bahar olsa

Nasıl anlaşılırım?

 

BL – En çok kullandığınız sözcükler desem?

 

GK – Canım, sevgilim,ne güzel,dans edelim mi, sana ne, bana ne, kime ne!

 

BL – Kendinize neleri yakıştırmazsınız?

 

GK – Bir sürü şeyi; Küpe, kloş etekler, burnu ve topuğu açık ayakkabılar, kızıl saçlar, genel fikirler, taviz vermek, bayağılık, boyun eğmek, para hesabı yapmak, ihtiyarlamak..


Konu Yazarı :

Yorumlarınızı Yazın

Your email address will not be published.

Sonraki Yazılar

Dostlar Tiyatrosu ile Tiyatro Keyfi

Önceki Yazılar

Öykü: Bir Var Bir Yok Sözün bittiği bir an geldi…

En Son Yazılarımızdan Seçmeler

Bodrum’un Sarnıçları

Bodrum’un Sarnıçları Bu yazı Bodrumlife Dergisinin Sonbahar 2022 Sayısında yayınlanmıştır. Yazı: Mimar Sedef Nazan DEVELİ